Sizi kısaca tanıyabiliyor miyiz?
İranlıyım. 2013’ten beri İstanbul’da yaşıyorum. Resim ve illüstrasyon alanında çalışıyorum. Grafik tasarım geçmişim var ve uzun süredir sanat üretimiyle ilgileniyorum.
“In The Now” sergisinin hikâyesi nedir? İzleyicileri neler bekliyor?
“In The Now” yani “Şimdi”de olmak fikri, pandemi döneminde daha da anlam kazandı. O süreç bize bugünü yaşamanın ne kadar önemli olduğunu gösterdi. Aslında ben çalışmalarımda her zaman bu anlamı taşımaya çalışıyorum; geçmişten gelen bir karakter ya da düşünceyle bugünü birleştirmek… Bu seride 2020’den beri ürettiğim eserler var. Bazıları daha önce başka yerlerde sergilendi, bazıları ise burada ilk kez izleyici önüne çıkıyor.
Eserlerinizde İran kültürü ve felsefesinin izleri var. Bu yaklaşımınızda izleyiciye ne hissettirmek istiyorsunuz?
İlk bakışta geleneksel bir sanat dili görüyorsunuz ama detaylarda bir zaman yolculuğu başlıyor; bugüne geliyor, bazen geleceğe uzanıyor. Geçmiş ile gelecek arasında bir denge kurmaya çalışıyorum. Grafik tasarım kökenim sayesinde teknik denemelere açığım; resim yaparken o an ne hissediyorsam, hangi teknik uygunsa onu uyguluyorum.
Gökyüzü ve astrolojiye ilginiz de var. Bu temalar eserlerinize nasıl yansıyor?
Gökyüzü ve yıldızlar çocukluğumdan beri ilgimi çekiyor. Elektriğin olmadığı dönemleri düşünün; insanlar gece gökyüzünü çok net görebiliyordu. O görüntülerin insanda yarattığı hayal gücü beni çok etkiliyor. Bu nedenle gökyüzü, eserlerimde hem geçmişin hem de geleceğin bir parçası olarak yer alıyor.
Bazı eserlerinizde figürler boşlukta, mekânsız bir alanda duruyor. Bunun sebebi nedir?
O boşluğu kullanmamın sebebi, figürlerin iç dünyasını yansıtmak. Mekânsız alanlar, karakterin zihinsel bir dünyada olduğunu hissettiriyor. Sonsuz bir alan ya da tek bir renk… Yani fiziksel bir mekân değil, zihinsel bir atmosfer yaratmak istiyorum.