Kadına Yönelik ŞİDDET
Kadına yönelik şiddetin tanımını yapmadan önce genel olarak karmaşık bir kavram olan şiddeti anlamak faydalı olacaktır. Şiddet; bireyin fiziksel gücü ya da bir tür baskıyı kendisine, bir başkasına, bir gruba ya da topluluğa karşı yöneltmesi sonucu yaralanma, ölüm, psikolojik zarar, yoksunluk ya da gelişimin engellenmesi durumunu veya bunların ihtimalini ortaya çıkaran bir eylemdir. Bu tanım sadece fiziksel değil, tehdit ve korkutma gibi eylemleri de bünyesinde barındırdığı gibi, şiddetin sonuçlarının sadece fiziksel olmadığını da kabul eder. Bu tanımla uyumlu olarak şiddet eylemi türlerine göre fiziksel, cinsel, psikolojik ve yoksun bırakma ya da ihmal etme şeklinde dört kategoriye ayrılır.

Şiddet Gören Kadınlarda Gelişen Travma Sonrası Stres Bozukluğu
Kadına yönelik şiddetin ne sıklıkta gerçekleştiğine yönelik dünya genelinde bilimsel araştırmalar yürütülmektedir. Toplam 81 ülkede yapılan 141 araştırmayı gözden geçiren Dünya Sağlık Örgütü 15 yaş üstü yaklaşık üç kadından birinin (%30) hayatlarının herhangi bir döneminde eşlerinden ya da yakın ilişkide bulundukları partnerlerinden fiziksel ya da cinsel şiddete uğradığını bildirdi. Şiddet olayları yaşamış kadınlarda en sık karşılaşılan psikolojik sorunun Travma Sonrası Stres Bozukluğu olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Eşinden fiziksel şiddet görmüş, isteği dışında cinsel ilişkiye zorlanmış bir kadın güvenliği sağlandığı bir ortamda yaşamaya başladıktan sonra TSSB belirtileri sergileyebilir.
Yaşadığı şiddet olayları içinden, kendisinde güvenliğine yönelik en fazla tehdit algısı yaratan ve kendisini korkutan sahneler, bu kadının istemsiz olarak gözünün önüne gelir ve onun korku hissetmesine neden olur. Bu şekilde hatırlamak, olayları yeniden yaşamak gibi hissettirdiğinden kadın, bu anıları kafasından kovmak için çaba sarf eder ve bunları hatırlamamak için zihnini ve kendini başka şeylerle meşgul etmeye çalışır. Örneğin, yalnız kalmamaya çalışır ve başkalarıyla konuşarak aklına anıların gelmesini engelleme çabası gösterir.
Şiddet uygulanırken kullanılan sopa, kemer, hortum, bıçak gibi eşyalar, medyada şiddet haberleri ve görüntüleri, kendi yaşadığı olayları hatırlattığı için yoğun sıkıntı, korku, öfke gibi duyguları tetikler ve kadın hayatını mümkün olduğunca bunlarla karşılaşmaktan kaçınarak sürdürür. Benzer bir şekilde cinsel şiddet deneyimi olan kadınların önemli bir kısmında kendi bedenleri, yaşadıkları olayın bir hatırlatıcısı haline gelir ve bu kadınların çoğu zaman bedenlerine bakmakla ve dokunmakla ilgili utanç hissettikleri görülür. Bu yüzden karanlıkta soyunurken, banyo yaparken, çıplak ellerinin bedenlerine değmemesine çalışırlar.
Diğer yandan, sosyal bir ortamda yabancı bir erkekle yakın durmak (örn. durakta yan yana beklemek, toplu taşımada yan yana oturmak, bir bekleme odasında bir erkeğin bulunması gibi), karanlıkta uyumak, evde yalnız oturmak gibi durumlar tehdit algısı ile birlikte kaygı yaratır. Şiddet deneyimi olan kadın bu tür kişi, yer ve durumlardan kaçınır. Aslında kendini koruma davranışı gibi görünse de bu kaçınma davranışı, onun gerçek anlamda tehdit içermeyen durumların içine girmesine engel olur ve bu da yaşamını aksatır.
Süregiden olumsuz duygularla mücadele eden kadın, güvenlik, insanlara ve kendine güvenme ile ilgili olumsuz düşüncelere sahiptir. Gün içinde tehdit beklentisi içinde tetikte bekler, sokakta yürürken sürekli etrafı kolaçan eder, evde oturduğu ya da uyuduğu odada kapıyı kilitler, ışıkları açık bırakır, etrafında saldırıya uğrarsa kendini koruyabileceği eşyalar bulundurur. Gece yatağa girdiğinde yaşadıklarıyla ilgili anıların aklına hücum etmesi, korku duyması, tehdit algısıyla tetikte olması yüzünden bir türlü uykuya dalamaz. Daldığında kendisini korkutan tehdit içerikli rüyalar görür, sık sık uyanır ve tekrar uykuya dönmekte zorluk çeker. Uzun süre uykusuzluğun getirdiği yorgunluk, zihninin anılarla meşguliyeti, korku hissetmesi dikkatini toplamasına engel olur ve yaptığı işi aksatır. Özellikle çocukluk çağında cinsel şiddete uğrayan kadınlar, korku, utanç, öfke gibi duyguları azaltabilmek için kendine zarar verme davranışları sergileyebilirler, bunlar arasında kendini kesme, yaralama, yakma gibi davranışlar yer alabilir.
Korku, Çaresizlik ve TSSB
Şiddete uğrayan kadınların güvenliklerine yönelik algıladıkları tehdide bağlı güncel korku ve yaşamlarını sürdürmeye yönelik çaresizlik duygularının Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB) ve depresyonun en önemli belirleyicileri olduğunu gösterir. Bazı kadınların henüz boşanmamış/ayrılmamış olmaları, eşlerinin/partnerlerinin kendilerini takip etmeleri ve onlardan tehdit almaları, kendilerini gerçekçi bir tehdit altında hissetmelerine neden olmaktadır.Diğer yandan, gerçekçi tehdit belli bir düzeyde ortadan kalksa da pek çok kadının yaşadıklarını akıllarından çıkaramayarak korkmaları, benzer olayları tekrar yaşama kaygıları ve bu korku ve kaygılarını azaltmak için giriştikleri kaçınma davranışlarının tehdit algısını sürdürdüğü söylenebilir. Nitekim, kadın sığınma evinde yaşayan kadınların %65'i aynı olayları tekrar yaşamaktan korktuklarını ve %38'i korku yüzünden normal yaşamlarına dönemediklerini belirtti. Bununla birlikte kadınların yaşadıkları olayları hatırlatan ortalama 13 durum, ortam, kişi ve yerden kaçındıklarını ve bu kaçınma davranışlarının tehdit algılarına bağlı güncel korku ve genel çaresizlik duygularıyla yakın ilişkisi olduğunu belirledik.
Şiddet Gören Kadınların Psikolojik Tedavisi
Şiddet gören kadınlarda güncel tehdit algısına bağlı korku ve yaşamalarını sürdürmeye yönelik çaresizlik duygularının TSSB ve depresyonu belirleyen en önemli faktörler olması bu kadınlarda kullanılması gereken psikolojik tedaviler konusuna ışık tutmaktadır. Şiddete uğrayan kadınlara, güvenlikleri sağladıktan sonra devam eden korkularını aşmalarına ve onları güçlendirerek hayatları üzerinde kontrol geliştirmelerine yardımcı olacak psikolojik terapilerin TSSB ve depresyonun iyileşmesinde etkili olması beklenir. Unutulmaması gerekir ki, aşılması gereken korku gerçekçi olmayan durumlarda (örn. yaşadıkları olayları hatırlatan nesne, durum, yer) tetiklenen, kadınları hayatları üzerinde kontrol kaybına uğratan ve işlevselliklerini kısıtlayan korkudur. Bu korkunun aşılması için en faydalı olacak tedavilerin travma odaklı psikoterapiler olduğu görülmektedir. Korkunun aşılması ile kontrol algısı artan kadınlara hayatlarını tekrar kurmaları için gerekli maddi ve manevi desteğin sağlanması bu kadınların psikolojik olarak güçlenmesini sağlayacak bir yaklaşım olacaktır.
Günümüzde ölüm, fiziksel yaralanma ya da cinsel şiddet olaylarını doğrudan deneyimleme, bir şekilde bu olayları yaşama tehdidi altında kalma, bir kişinin başına geldiğine tanık olma ya da bir yakınının başına geldiğini öğrenme psikiyatrik sınıflandırma sisteminde travmatik deneyim olarak tanımlanır.Sivil ya da asker olarak savaş deneyimi, fiziksel şiddet (örn. ev içi şiddet, saldırıya uğrama, gasp edilme, vb), cinsel şiddet (örn. çocukluk çağı cinsel istismarı, tecavüz, vb), kaçırılma, esir alınma, işkence, terör saldırısı, trafik kazası ve doğal afetler (örn. deprem, sel, kasırga vb.) travmatik olaylara örnek verilebilirler. Batı ülkelerinde yapılan araştırmalar yetişkinliğe erişen dört kişiden birinin, 45 yaşına erişen hemen hemen herkesin hayatlarının bir döneminde en az bir travmatik olaya maruz kaldığını göstermektedir. Bu tür olayların insanlarda ciddi psikolojik sorunlara yol açtıkları uzmanlarca kabul edilmektedir.
Travma Deneyimi Sonrası Gelişen Psikolojik Sorunlar
Araştırmalar travmatik olaylar yaşamış insanlarda en sık karşılaşılan psikolojik sorunun Travma Sonrası Stres Bozukluğu olduğunu göstermektedir. Kısaca TSSB olarak ifade edilen Travma Sonrası Stres Bozukluğu 20 belirti ile tanımlanmış karmaşık bir psikolojik sorundur. Bu belirtiler travmayı yeniden deneyimleme, kaçınma, duygu ve düşüncelerde olumsuz değişim ve artmış uyarılma alt kümelerinde gruplanır. Bir kişinin TSSB tanısı alması için bu belirtilerin tümünü bir arada yaşaması gerekmez, bunlardan sadece birkaçını işlevselliğini bozacak şekilde deneyimlemesi yeterlidir. TSSB geliştiren çoğu kişide kaygı ve korku ile giden yeniden deneyimleme belirtileri ile yaygın kaçınma davranışları görülür. Bazı kişilerde olumsuz düşüncelerle seyreden çökkünlük, keyifsizlik ya da sinirlilik daha ön planda olabilir. Bir kısım insanda artmış uyarılma ve tepkisellik belirtileri daha sık görülürken, diğerlerinde çözülme belirtileri (disosyatif belirtiler) görülür. Travmatik olaylar TSSB dışında ya da TSSB ile birlikte depresyon, kaygı hastalıkları, alkol ve uyuşturucu kötüye kullanımı veya bağımlılığı, intihar düşünceleri veya girişimleri gibi birçok başka psikolojik soruna da yol açabilirler. Travma deneyimi olan kişilerde çok sık gelişen depresyon da kişinin yaşamını olumsuz etkiler. Depresyon tedavi edilmezse, madde bağımlılığı, sosyal yeti yitimi, aile içinde uyumsuzluğa neden olabilir ve intihar riskini arttırabilir.
