Hayallerden Notalara VOLKAN İMANÇER
Ankara’da doğan ve 21 yıldır müziğin içinde yaşayan Volkan İmançer, sahnelerin enerjisiyle kendi iç dünyasını buluşturan bir sanatçı. İlk gençlik yıllarında başlayan müzik tutkusu, bugün onu hem farklı türlerde sahne alan hem de kendi bestelerini dinleyiciyle buluşturmayı hayal eden bir yolculuğa taşımış. Samimiyeti, sahneye olan bağlılığı ve “Zır Deli” şarkısıyla adım attığı profesyonel müzik serüveni, İmançer’in sanatında yeni kapılar açmaya devam ediyor.

Sizi kısaca tanıyabilir miyiz?
Ben Volkan İmançer, 1987 yılında Ankara’da doğdum. Müziğe olan ilgim küçük yaşlarda başladı ve bu tutkum beni zamanla profesyonel anlamda müziğin içinde bir yolculuğa çıkardı. Yaklaşık 21 yıldır aktif olarak müzikle iç içeyim ve bu süreçte farklı projelerde yer alarak, sahne deneyimimi ve müzikal birikimimi geliştirdim. Kendi müzikal kimliğimi oluşturmaya çalışırken, her zaman sevdiğim işi yapmanın mutluluğunu ve heyecanını yaşıyorum.
Müzik kariyerinize nasıl başladınız? Bu yolculuk nasıl şekillendi?
Müzik yolculuğum aslında lise yıllarımda, özellikle de son sınıfta başladı diyebilirim. O dönemde müzik öğretmenim, müziğe olan yatkınlığımı ve yeteneğimi fark etti. Onun desteği ve yönlendirmesi sayesinde kendime olan güvenim arttı ve bu alanda daha ciddi adımlar atmaya başladım. İlk başta sadece bir hobi gibi görünen bu uğraş, zamanla hayatımın merkezine yerleşti. Sahne tecrübeleri, çeşitli gruplarla yaptığım çalışmalar ve kendi müziğimi üretme süreci derken, bu yolculuk beni hiç bırakmadı.
İlk beste ya da ilk sahne deneyiminiz nasıldı?
İlk bestemi 18 yaşımda yaptım. Tabii o zamanlar hem teknik hem de duygusal anlamda yolun çok başındaydım. Beste oldukça amatördü ama benim için çok değerliydi çünkü içimden geçenleri ilk kez bir şarkıya dökmüştüm. Hâlâ kimsenin duymadığı birçok şarkım var aslında. İlk sahne deneyimim ise lise son sınıfta, okulda düzenlenen bir konserde oldu. O an, müziğin benim hayatımda ne kadar özel bir yere sahip olduğunu daha iyi anladım. Bu konserden sonra sahneye olan ilgim daha da arttı ve kısa süre içinde Ankara’daki çeşitli kafelerde sahne almaya başladım. Gitarımla şarkılar söyledim, zamanla dinleyiciyle aramda güçlü bir bağ kurmaya başladım. Bu deneyimler, müziğe olan bağlılığımı pekiştirdi ve bugün olduğum noktaya gelmemde önemli bir temel oluşturdu.
Müzik yaparken en çok neyi önemsiyorsunuz, en çok neye dikkat ediyorsunuz?
Müzik yaparken en çok önem verdiğim şey, söylediğim şarkıların hem bana hem de dinleyicilerime duygusal olarak hitap edebilmesi. Repertuvarıma seçtiğim şarkıların bana yakışmasına, karakterimle ve duygularımla örtüşmesine özen gösteriyorum. Şarkının sözleri, melodisi ve genel atmosferi, benim iç dünyamı yansıtmalı ki sahnede samimi ve etkili bir performans ortaya koyabileyim. Aynı zamanda sahneme gelen dinleyicilerimin de bu duygularla buluşabilmesi, kendilerinden bir şeyler bulabilmesi benim için çok önemli. Bunun dışında, dinleyicilerime en iyi deneyimi sunmak için sahne bütünlüğüne de dikkat ediyorum. Sadece şarkı söylemekle kalmıyorum; sahne kıyafetlerimden sahnedeki duruşuma, seyirciyle kurduğum diyaloglardan hitap şeklime kadar her detaya özen gösteriyorum.
Kendi müziğinizi nasıl tanımlarsınız? Belli bir türle sınırlı hissediyor musunuz?
Kendi müziğimi belirli bir türle sınırlı hissetmiyorum. Elbette sahnede ağırlıklı olarak Türkçe pop ve Türkçe slow tarzında ilerliyorum, çünkü bu tarzlar hem sesime hem de sahne enerjime çok uygun. Ancak repertuvarımı oluştururken sadece bu tarzlarla yetinmiyorum.
Fantezi ve arabesk müziğin güçlü eserlerinden de seçkiler sunuyorum; çünkü bu türler de halkın duygularına dokunan çok özel bir yere sahip. Aynı şekilde, Anadolu'nun ruhunu yansıtan türkülere de yer vererek, kültürel zenginliğimizi sahneye taşıyorum. Bunun yanında Türk rock müziğin sevilen ve bilinen parçalarını da dinleyicilerimle paylaşıyorum. Böylece sahnede duygusal yoğunluğu yüksek bir yolculuk yaşatırken aynı zamanda dinleyicinin enerjisine göre repertuvarı şekillendirme imkânım oluyor.
Kendi gelişimini nasıl takip ediyorsunuz? Sanatınızda bir dönüşüm yaşadığınızı düşünüyor musunuz?
Bu konuda çalıştığım müzisyen arkadaşlarımın da çok etkisi oluyor yani hem müzikal anlamda hem karakter olarak çok düzgün insanlarla çalışıyorum ve sürekli yeni şarkılar dinleyip bu şarkılara kendimizce düzenlemeler yapıyoruz . Bu şekilde müzikal olarak kendimizi geliştirdiğimizi üzerine her gün bir şeyler kattığımızı düşünüyorum. Çalışmak ve olduğum noktayı bilerek daha iyisini isteyerek ilerlemek sanatta ve kişisel olarak sürekli daha güzel hedeflere ilerlememizi sağlıyor. Bu da bizi yaptığımız işte diri kalmamızı sağlıyor.
Müzikle ilgili en büyük hayaliniz nedir? İleride nasıl projeler yapmak istiyorsunuz?
Müzikle ilgili en büyük hayalim, tamamen kendi bestelerimi seslendirdiğim bir projeye imza atmak. Bu aslında hem gerçekleştirmek istediğim bir hedef hem de içimde uzun zamandır taşıdığım bir tutku. Yıllar içinde duygularımı, yaşadıklarımı ve gözlemlerimi yansıttığım birçok şarkı birikti. Hepsi benim iç dünyamın bir yansıması, birer parçam gibi. Bu şarkıları günün birinde dinleyiciyle buluşturmak ve sahnede kendi sözlerimi, kendi melodilerimi seslendirmek benim için çok özel ve anlamlı olacak.
Zır Deli şarkınızı yapma süreciniz nasıl ilerledi? Bu süreçte en dikkat ettiğiniz şey neydi?
İlk çıkarttığım şarkının hem kaliteli hem de güçlü bir eser olmasını istiyordum . Sözün müziğin Yusuf Çömlekçi’ye düzenlemenin Alişan Göksu’ya ait olduğu çok güzel bir şarkı ortaya çıktı ve hep beraber inandığımız anda bunu dinleyicilerimiz buluşturmaya karar verdik.
