OMM DİREKTÖRÜNDEN ESKİŞEHİR'E SANATLA BİR BAKIŞ "DEFNE CASARETTO"
Çağdaş sanatın kalbi Eskişehir’de atıyor. Sadece eserleriyle değil, mimarisi, vizyonu ve eğitim programlarıyla da dikkat çeken Odunpazarı Modern Müze (OMM), sanatın herkes için erişilebilir olduğu bir alan yaratmayı başarıyor. Kurucusu Erol Tabanca’nın koleksiyonculuk tutkusu ile başlayan bu yolculuk, Kengo Kuma’nın imzasını taşıyan etkileyici bir yapı ve yaşayan bir sanat ekosistemine dönüştü.

Biz de Follow Magazin olarak; OMM’un kuruluş hikâyesinden mimari detaylarına, sergilerden atölye çalışmalarına, sürdürülebilirlikten gastronomiye uzanan bu çok yönlü sanat deneyimini, OMM direktörü Defne Casaretto’dan dinledik. OMM ve OMM INN’e dair pek çok detay bu özel söyleşide.
OMM’un kuruluş hikâyesi nedir? OMM mimari yapısı ile özellikle çok dikkat çekiyor. Bize biraz binanın mimari sürecinden bahseder misiniz?
Kurucumuz Erol Tabanca’nın öğrencilik yıllarından itibaren sanata olan ilgisi ile toplamış olduğu eserler bir koleksiyona dönüşmüş, ofis ve yaşam alanlarında sergileniyordu. 2015 yılında Maslak Atatürk Oto Sanayi içinde hem bir sergileme hem de depolama alanı oluşturduk. Erol Bey her zaman eserlerin kapalı kapılar arkasında olmasındansa paylaşılmasından mutluluk duyar, bu sebeple bu alanda zaman zaman sergiler düzenlemeye ve farklı misafir grupları ile koleksiyonumuzu paylaşmaya başladık. Zaman içinde müze fikri gelişmeye başladı. Günümüzde müze binaları ve tasarımcıları da çok önemli bir konu. Sıklıkla verilen Guggenheim Bilbao örneğinde olduğu gibi müze binaları bulundukları alanı dönüştüren, bir adım öne çıkaran ve çevresi ile kurduğu iletişim ve etkileşim ile katkı sağlayan önemli yapılar. Buradan hareketle bina tasarımı üzerinde düşünülmeye başlandı. Bir Japonya seyahatinde Kengo Kuma'nın tasarımları ve sürdürülebilir mimari yaklaşımı ile kendisinden etkilenerek davet etti. Kengo Kuma sürdürülebilir mimarinin dünyada öne çıkan en önemli isimlerinden birisi. Bundan sonra süreç başlamış oldu.
Kengo Kuma ve ekibinin Eskişehir’e gelmesi, bölgeyi ve tarihini incelemesi ile ilk tasarım süreci başlamış oldu. Kengo Kuma mümkün olduğunca az beton kullanması ve ahşap, taş ve kağıt gibi malzmelere ağırlık vermesi ile bilinen bir mimar. OMM binasını tasarlarken de bölgeyi çok iyi analiz ederek buradaki Osmanlı sivil mimarisi yapılar üzerine düşünüp referans alarak ilerledi. Doğa ile bina ve bulunduğu lokasyonun güçlü bir bağ ve uyumu Kuma'nın tasarım anlayışında önemli bir unsur. OMM binası hem Osmanlı sivil mimarisi, hem geleneksel Japon mimarisinden izler taşıyan bir yapı. Geometri, ışık, kümelenme ve ahşap öne çıkan 4 öge. Osmanlı sivil mimarisinde bulunan bağdadi tekniğinden ilhamla tasarıma yansıyan yatay ahşaplar binanın dış cephesinde görülebiliyor. Müzenin içinde yer alan ve tüm binaya hakim olan bizim atrium adını verdiğimiz, gün ışığını içeriye süzen alan ise ilhamını Osmanlı kubbe mimarisinden alıyor. Binada kullanılan ahşaplar ise Rusya'daki sürdürülebilir ve endüstriyel çam ormanlarının ömrünü doldurmuş seçildi. Biz sürdürülebilirlik konusunu önceliyor, bu anlamda tüm alanlarımızda düzenlemeler yaparak bunu geliştirmek üzere düşünüyoruz. OMM 2022 yılında bina tasarımı ile dünyanın en önemli sanat yayınlarından Art News’in 2022 yılında hazırladığı 100 yılın en iyi 25 müze binası listesine girdi. Bu da bizim için büyük bir gurur tabii.
OMM’un Eskişehir’e ve Türkiye’ye katkıları sizce neler oldu?
OMM, açıldığı 2019 yılından bu yana yalnızca Eskişehir için değil, Türkiye genelinde çağdaş sanatın yaygınlaşması adına önemli bir rol üstlendi. Müze, İstanbul dışındaki büyük ve kalıcı bir çağdaş sanat kurumu olarak merkeziyetçi sanat algısını kırdı; kültür sanatın büyük şehirlere sıkışmadan da güçlü bir şekilde var olabileceğini gösterdi. Özellikle genç sanatçılara sunduğu görünürlük sayesinde yeni kuşak yaratıcıların gelişimine destek oldu. Dinamik sergileriyle, güncel üretimlere ev sahipliği yaparak geçmişle bugünü bir araya getirdi. Eğitim programları, atölyeler ve söyleşilerle de sadece bir sergi mekânı değil, yaşayan ve paylaşan bir kültürel merkez hâline geldi. Müze mimarisi, sergileri ve programlarıyla sadece Eskişehir’in değil ulusal ve uluslararası ziyaretçilerin deneyim alanı olmasını sağlayarak bir çekim merkezi oluşturdu. Bu sayede turizme ve yerel ekonomiye de önemli bir katkı sağlamış oldu.
Şu anda OMM’da hangi sergiye ev sahipliği yapıyorsunuz?
Şu anda üzerinde 5 senedir çalıştığımız ve küratörlüğünü aynı zamanda yönetim kurulu başkanımız olan idil Hanım’ın üstlendiği Ehlikeyif sergisi devam ediyor. Bu sergi tasarım dünyasına yaklaşımı ve Türkiye’de gerçekleştirilen tematik ve bu çapta bir tasarım sergi olması ile öne çıkıyor diyebiliriz. Sergide sanatçıların resim, heykel ve tasarım gibi farklı üretim biçimlerini bir arada görebilirsiniz. Sergi konusunu özetle doğa ve insan ilişkisinden alıyor diyebiliriz. Biraz daha açmak gerekirse; modernleşme ve teknolojinin gelişimi ile insanın doğa ile ilişkisinde bir mesafe oluştu. Evlerimizde daha çok zaman geçirmeye başladığımız -ki bunda kentleşme vb gibi birçok etken de var- dönemde ev eşyaları ile olan ilişkimiz de değişime uğradı. Pandemi dönemi belki bunu en çok hissettiğimiz dönemlerden birisi olabilir. Zamanla dışarısı ile olan bağımızı doğanın unsurlarını evimize taşıyarak devam ettirme ya da bağlantıda kalma çabamız oluştu. Kimi zaman bir çiçek, kimi zaman topladığımız deniz kabukları ama bir şekilde doğadan unsurları evimizin içine yerleştirmeye başladık. İşte “Ehlikeyif”; doğanın kentsel hayatlarımıza tekrar girmesi için alan açan üretimleri inceliyor. Sergide yer alan sanatçılar, yapıtlarına doğadan unsurlar ve insani nitelikler katarak işlevsel nesnelere ruh kazandırarak doğanın unsurları ile aşılanmış, alışılmadık ve eğlenceli tasarımları bir araya getiriyor.
Sergi seçim süreci nasıl işliyor, kürasyon aşamalarında nelere dikkat ediliyor?
Sergiler iki yıllık programlar hâlinde ilerliyor. OMM yerelden evrensele ilerleyen ve bu anlamda çeşitliliğe önem veren programlar hedefliyor. Bu sebeple sergilerimiz senede bir ana sergi ve zaman zaman buna eklemlenen proje sergileri ile hem koleksiyonumuzdan hem de koleksiyon dışından sanatçıların çalışmalarına yer veren karma sergiler ile ilerliyor.
Açılış, kurucumuz Erol Tabanca koleksiyonundan küratörlüğünü Haldun Dostoğlu’nun üstlendiği VUSLAT sergisi ile gerçekleşti. Arkasından gelen sergilerimiz hem koleksiyonumuzda bulunan sanatçıların hem de koleksiyonumuzda olmayan farklı disiplinlerden sanatçıların çalışmalarına yer veren sergiler oldu. Maziye Bakma Mevzu Derin, Yas ve Haz, Günün Sonunda, İki Güneş Altında gibi sergilerimizde eserleri farklı temalar altında ziyaretçilerimiz ile buluşturduk. Bizim için sergilerde çoğulcu bir bakış açısı ile farklı disiplin ve yaşlardan sanatçıların üretimlerini bir araya getirerek ziyaretçilerimiz ile buluşturabilmek oldukça önemli. Usta isimlerinde yanında genç sanatçıların çalışmalarına sergilerimizde yer vermeyi önemsiyoruz. Sabit bir koleksiyon sergimiz yok, Eskişehir’in dinamik yapısı ve misafir ettiği ziyaretçileri ile bu dinamik yapı içinde süreli sergilerle ilerlemeyi tercih ediyoruz.
Bugüne kadar sizi çok etkileyen bir sergi ya da eser oldu mu?
Birçok sergi olmuştur. Sorunuz OMM özelinde ise her sergi benim için farklı temalar ve sanatçıları bir araya getirmesi ile heyecan vericiydi. Son sergimiz Ehlikeyif, tasarım dünyasına yaklaşım biçimi ve kapsamı ile, Maziye Bakma Mevzu Derin geçmiş ve şimdi arasında kurduğu bağ ile, Günün Sonunda çevremiz ile olan ilişkimiz anlamında çok sevdiğim sergiler. Vuslat ise hepsinin ötesinde bir kavuşma hikâyesi ve ilk sergimiz olması ile önemli.
Dünyada ise Francis Bacon’ın Centre Pompidou’da 2020 yılında ziyaret ettiğim sergisini söyleyebilirim. Aynı tarihlerde aynı müzede ziyaret ettiğim Christian Boltanski’nin sergisi “Life in the Making” de çok etkileyici bir sergiydi. Türkiye’den ARTER’de sergilenen Ömer Koç Koleksiyonundan “Farz Et ki Sen Yoksun” son dönemlerde herkes gibi benim de beğeni ile izlediğim bir sergi oldu. Türkiye’den çok fazla sanatçı var sevdiğim, hepsi çok değer verdiğim isimler. Dünyadan Francis Bacon, Christian Boltanski, Anselm Kiefer, Zanale Mohali, Theaster Gates, Tavares Strachan çalışmalarından çok etkilendiğim sanatçılar. Bunun yanı sıra Venedik Bienali Meksika Pavyonundaki Sanatçı Eric Meyenberg’in “As we marched away, we were always coming back” adlı video ve enstalasyonu son dönemlerde beni en çok etkileyen çalışma diyebilirim.
OMM bünyesinde düzenlediğiniz atölye ve etkinliklerden biraz bahseder misiniz?
OMM Eğitim Programları çerçevesinde birçok program düzenliyoruz. Öncelikle şunu söylemek istiyorum, 6 yaştan başlayan programları ile OMM’da her yaş gurubu için düzenlenen programlar bulabilirsiniz. Ayrıca 4-6 yaş grubu çocuklara özel olarak hazırlanan aile atölyelerimizle, her yaştan ziyaretçimizin keyifli vakit geçirmesini sağlıyoruz.
Bazı programlarımız ücretli ancak birçok programımız da ücretsiz olarak düzenleniyor. Çocuklar, öğrenciler ve yetişkinler için düzenlenen sergi turlarımız var. Okul grupları için ücretsiz olarak düzenlenen sergi turlarımızın yanı sıra bireysel veya gruplar için düzenlenen ücretli rehberli turlarımız var. Müzede rehber eşliğinde sergilerimizi ziyaret edebilir, sergilere dair kapsamlı bilgiler edinebilirsiniz. Ayrıca, İş Yatırım ve Hüsnü M. Özyeğin Vakfı gibi çok kıymetli kurumlarla yaptığımız iş birlikleri sonucunda bugüne kadar birçok farklı alanda atölye ve etkinlik düzenledik. İş Yatırım desteğiyle gerçekleştirdiğimiz “VR Room” sayesinde pek çok ziyaretçimiz 3 boyutlu sanat deneyimi yaşarken, Hüsnü M. Özyeğin Vakfı desteğiyle gerçekleştirdiğimiz “OMM’la İlham Verenlerin İzinde” programı kapsamında alanında uzman birbirinden farklı sanatçı ve tasarımcılarla buluşma ve deneyimlerinden faydalanma imkânı sağladık. İş Yatırım ile yaz dönemi boyunca devam edecek OMM Çocuk Akademide yine zengin bir içerik sunuyor olacağız.
Atölye ve Seminerleri yine farklı yaş grupları için düzenliyoruz. Her sergiye paralel düzenlenen atölye ve konuşma programlarımız olduğu gibi sergiden bağımsız ücretli ve ücretsiz programlarımız da var. Kolaj, resim, seramik, heykel, dijital atölyeler farklı yaş grupları (öğrenci, çocuk ve yetişkin gibi) için farklı içerikler sunarken üniversite öğrencileri için mezun oldukları alana dair bilgileri paylaştığımız “Portfolyo Günleri” başlıklı programımız var. Bu programda mezun oldukları alana dair; koleksiyoner, galerici, sanat yazarı ve eleştirmeni, sanatçı, genç sanatçılar için oluşturulan sanat platformlarının kurucuları ile bu alanın önemli yapı taşları ile müzede buluşma imkânı buluyoruz. Bu önemli, çünkü güzel sanatlar veya bu disiplinlere dair eğitim alan arkadaşlarımız ya da bu alanda çalışan gençler için bu buluşmalarda bu alanlara dair pek çok soruyu birlikte soruyor ve cevaplıyoruz.
Film günleri ile OMM terasta film günlerimiz oluyor. Ayrıca sürdürülebilir film festivali, bozcaada film festivali ile yaptığımız iş birliği ile sürdürülebilirlik konusunda önemli gösterimlere ev sahipliği yapıyoruz. Institut Français ve Goethe Enstitüsü arşivinden filmler ile programımızı zenginleştiriyoruz. Çocuk programlarımız; yaz döneminde OMM ÇOCUK AKADEMİ başlığı ile atölye, seminer ve film gösterimleri ile çeşitlenerek devam ediyor. Tüm programlarımızda merakı ve yaratıcılığı besleyen projelerimiz ile katılımcılarımızı yeni fikir ve projeler üretmeye teşvik ediyoruz. Tüm programlarımızı sosyal medya hesabımız @ommxart veya omm.art web sitemizden takip edebilir ve bilgi alabilirler. Her programa dair detaylı bilgileri instagram hesabımızda aylık programlar şeklinde düzenli olarak paylaşıyoruz.
Siz bir sanat kurumunun müze direktörü olarak, bir gününüz nasıl geçiyor?
Sabah erken saatlerde güne başlıyorum. Günümün büyük bölümü ekip arkadaşlarımla yeni projelerimiz üzerine çalışarak geçiyor. Mutlaka haftada 2 günümü güncel sergileri ziyaret etmeye ayırıyorum, dolayısıyla bazı günlerim sergi ziyaretleri ile geçiyor. Yeni çıkan yayınlar ve yerli yabancı güncel sergilere dair yazılar ve haberleri takip edip okuma yapıyorum.
Aynı zamanda OMM’un hemen yanında yer alan OMM INN’de sanatla iç içe bir ortamda gastronomi deneyimi sunuyorsunuz. Menü oluşturulurken nelere dikkat ediliyor? OMM INN’in sürdürülebilirlik programı Stay in Harmony’den de biraz bahsedebilir misiniz?
OMM INN bizim bir uzantımız olarak bünyemizde bulunan ve özenle planladığımız alanımız. Burada özellikle pandemi öncesi müzenin kuruluşu ile çalışmaya başladığımız hem müze hem bu alanda üzerinde çalışmaya devam ettiğimiz politikalarımızı uyguluyor ve geliştirmeye devam ediyoruz.
“Stay in Harmony” adını verdiğimiz sürdürülebilirlik politikalarımızla karbon ayak izimizi azaltmak, kaynakları bilinçli kullanmak ve mümkün olduğunca az atık üretmek için önceliğimizi doğa olarak belirlediğimiz uygulamalara yer veriyoruz. Amacımız doğayı önemseyen bir hizmet anlayışı sunmanın yanı sıra misafirlerimizi doğa dostu değişimleri hayatlarına katmaya teşvik edebilmek.
OMM INN’de yeşil oda politikamız var; sizin de desteğiniz ile karbon ayak izimizi azaltarak su kullanımı vb harcamalarımızı minimuma indirmeye çalışıyor, doğaya etkilerimizi en aza indirmeye gayret ediyoruz. OMM INN’de bitki bazlı bir mutfak oluşturduk. Sağlıklı, lezzetli ve doğa dostu bir menümüz var. Menümüz belirli aralıklarla yeni tatlar eklenerek güncelleniyor. Misafirlerimiz Eskişehir’de böyle bir seçenek sunuyor olmamızdan ve doğa dostu politikalarımızdan memnunluk duyuyorlar. OMM INN aynı zamanda hayvan dostu bir otel. Patili dostlarımızı da otelimizde misafir ediyor, onları da yaşam alanlarımızda ağırlıyoruz. OMM INN’de aynı zamanda OMM BAKKAL adında küçük bir dükkânımız da var. Burada hem bitki bazlı gıdalara hem de doğa dostu kozmetik ve ev yaşam ürünlerine yer veriyoruz. Ayrıca OMM’un herkes tarafından çok beğenilen mağazası OMM Shop’un bir şubesi yine OMM INN’de ziyaretçilerimiz için bulunuyor.
