Bir fotoğrafçıdan daha fazlası; Nazım Kurtuldu

Bitmek bilmeyen kocaman hayallerin ve tükenmenin yakınından dahi geçmeyen enerjisi ile, upuzun yolları kucaklayan bir isim o. Şüphesiz Nazım Kurtuldu’dan bahsediyorum. Yıllardır oturduğu tahtı bırakmayan ve git gide, yerini sağlamlaştıran başarılı fotoğrafçıyı yakalamışken soru yağmuruna tutmamak, kaçınılmazdı. Kendisiyle İzmir’de keyifli bir röportaj gerçekleştirdik.

MODA 12.04.2021, 20:45 20.04.2021, 12:19
Bir fotoğrafçıdan daha fazlası; Nazım Kurtuldu

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Nazım Kurtuldu kimdir?

1983 yılında Manisa’da doğdum. İlk ve ortaokulun yanı sıra, lise eğitimimi de Manisa’da tamamladım. 1995 yılında Saruhanlı Belediyesi Halk Oyunları Topluluğu’nda dans etmeye başladım. 2003 yılında “Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı - Türk Halk Oyunları Bölümüne” yetenek sınavı ile girerek bölüm birincisi olarak 2008 yılında mezun oldum. Mezuniyetimin ardından yine Ege Üniversitesi bünyesinde bulunan Etnografya Müzesi’nde çalışmaya başladım. Aynı dönemlerde Anadolu Ateşi İzmir’de sınavla dansçılarını almaya başlamıştı. Kariyerime “Anadolu Ateşi” dans topluluğunda dansçı olarak devam etmeye karar verdim. Dünya’nın birçok ülkesinde ve birçok şehrinde dans ederek büyük tecrübeler edindiğim topluluktan 3 yıl sonra kendi isteğimle ayrıldım. 2011 yılında Ege Üniversitesi Eğitim Fakültesi Pedagojik Formasyon Eğitim programına katılarak 1 yıl aldığım eğitim ile müzik öğretmenliğine hak kazandım. Müzik öğretmenliği, benim için garantide olan bir meslekti ve yapmayı hiçbir zaman düşünmedim.

2010 yılında, dans ettiğim dönemlerde profesyonel fotoğraf makinesi alarak portre fotoğraflar çekmeye başlamıştım. Makinemi aldıktan 20 gün sonra dansçı bir arkadaşımın düğünü vardı. Kendisinin ısrarı ile düğün fotoğraflarını çekmeyi kabul ettim. Ve ilk düğün fotoğraflarımı 2010 yılında çekmiş oldum. Formasyon aldığım dönemlerde de fotoğraf çekiyordum ve kendimi bu yönde geliştirmeye devam ediyordum. Sosyal medyanın da etkisi ile “Nazım Kurtuldu” ismi İzmir’de duyulmaya başladı. Kariyerime bundan sonra fotoğrafçı olarak devam etmeye karar vererek kendi stüdyomu açtım. Kısa sürede Düğün Fotoğrafçısı olarak ismim duyulmaya başladı. Türkiye’nin birçok şehrinde çekimler yapıyordum. Moda fotoğrafçısı olmak isterken düğünlerin vazgeçilmezi oldum. 2015 yılında Nazım’ın Gelinleri isimli bir şarkı yaptırdım ve 15 gelinle birlikte Alaçatı’da çok keyifli bir klip çektik. Bir modacı, bir müzisyen, bir fotoğrafçı bir araya gelip neler yapabilir dedik ve ihtiyaç sahibi birinin düğününü yapmaya karar verdik. Bize başvuru yapan çiftler arasından seçilen çiftin düğününü yaptık. O dönemlerde basında sıkça yer alan haberler arasındaydık. Ve daha birçok projede rol aldım. 11 yıl önce başladığım fotoğraf serüvenime hala devam etmekteyim. Dans ise hobi olarak kaldı hayatımda.

İlk çektiğiniz profesyonel kareyi hatırlıyor musunuz?

Hatırlamam mı? Konservatuarda bir dönem fotoğrafçılık dersimiz vardı. İşin teknik kısmını fotoğrafçılık dersinde öğrenmiştim. Derste birçok makara film bitirmiş, fakat hepsi amatörce çekilmiş karelerdi. Mezun olduktan sonra bir dönem Etnografya Müzesinde görev yapmıştım. Müzeye ait profesyonel bir fotoğraf makinesi vardı ve o makine ile müzedeki kostümleri, enstrümanları çekiyordum. Bir gün en yakın arkadaşım Müjde ziyaretime gelmişti. Birkaç kare fotoğraf çekmek için dışarıya çıktık fakat birkaç kare ile çekimi bırakamadık. Bir anda moda çekiminin içinde bulmuştuk kendimizi. İlk profesyonel karelerim bunlar benim için. Ve daha da sonra, sosyal medyada paylaştığım ilk karelerim oldu.

Hayalini kurduğunuz bir fotoğrafı bizimle paylaşır mısınız?

Hayalini kurduğum birçok kareyi çektim diyebilirim. Yapmadığım çılgınlık kalmadı sanırım. Hayaller biter mi? Bitmez tabi ki. Ama şunu yapmayı çok istiyorum. Ülke ülke gezip, farklı kültürleri tanıyıp, o kültürle kendimi bütünleştirdiğim fotoğraflarda ve videolarda kendimi görmeyi çok istiyorum. Bunu yapmaya başladım aslında. Profesyonel olarak kamera karşısına geçtikten sonra gezdiğim birkaç ülkede hem fotoğraflar hem de keyifli videolar çektim. Tüm sosyal medya hesaplarımda hepsi mevcut. Umarım daha çok gezer ve bu isteğimi gerçekleştirebilirim.

Eğlenceli, enerjik, samimi, doğal, kaliteli içerik ve mutluluğun en güzel adresi.

Nazım Kurtuldu markasını, en iyi tanımlayan kelimeler nelerdir?

Eğlenceli, enerjik, samimi, doğal, kaliteli içerik ve mutluluğun en güzel adresi.

Fotoğrafın konusu ne olursa olsun, içinde hep bir romantizm oluyor.

Peki Nazım Kurtuldu, bir görseli tasarlarken zihninin köşesinde nasıl bir kare canlanıyor ve nelerden ilham alır?

Fotoğrafın konusuna göre ilham aldığım şeyler de değişiyor. Bazen küçücük bir obje, bazen bir ağaç, bazen bir elbise ilham veriyor. Fotoğraf çekmeye başladığım dönemlerde; önce neleri sevdiğimi, kendimi en iyi nerede nasıl ifade ettiğimi, hangi ışığı ve tonları sevdiğimi keşfettim. Fark ettim ki ben doğa ile insanı bütünleştirmeyi, doğal ışık kaynaklarını ve romantik tonları seviyorum. Fotoğrafın konusu ne olursa olsun, içinde hep bir romantizm oluyor. Yaptığım iş gereği de romantik bir adam oldum.

Oldukça tarz bir stile sahipsiniz. Sizin, kendi tarzınızı bulmanız nasıl oldu? Belki bize ufak ipuçları verirsiniz?

Teşekkür ederim. Aynaya bakmayı çok seviyorum ve aydaki Nazım, şık görünüyorsa ve kendini içinde rahat hissediyorsa benim için tamamdır. Modayı, trendleri yakından takip ediyorum fakat moda diye her parçayı, her rengi kullanmıyorum. Vücudumu iyi tanıyorum ve vücut tipime uygun kıyafetler seçiyorum, moda ne olursa olsun. Aldığım her parça mutlaka renk, desen ve tarz olarak birbirini tamamlıyor. Dolabımda birbiriyle uyum içinde birçok kombinim var. Kendi tarzı insanın, gelişen ve zaman içinde değişim gösteren bir şeydir. Her an karşınıza başka bir Nazım olarak çıkabilirim.

Kurtarıcı parçalarım yok, benim kurtarıcı kombinlerim var.

Gün içinde ne giyeceğinize nasıl karar veriyorsunuz? Kurtarıcı bir parçanız var mı?

Gün içindeki aktivitelerime, görüşmelerime, toplantılarıma veya çekeceğim fotoğraf/videoya göre değişiyor giyeceklerim. Önceden mutlaka ne giyeceğimi planlıyorum. Gün içinde bile birkaç kez kombin değişikliği yaptığım oluyor. Kurtarıcı parçalarım yok, benim kurtarıcı kombinlerim var.

Peki, Nazım Kurtuldu kendi stilini nasıl tanımlar? Kombinlerinizde kullandığınız tamamlayıcı parçalar genellikle nelerdir?

Rahat, sade, şık, temiz ve olmazsa olmazım rahat ayakkabılar. Aksesuar kullanmayı çok seviyorum. Ki bence stili tamamlayan unsurlar, olmazsa olmazlardır aksesuarlar. Bileklik, kolye, gözlük ve şapkayı kullandığım tamamlayıcı parçalar olarak sıralayabilirim.

Modanın her geçen gün gelişmekte olduğuna şahit oluyoruz. Bulunduğumuz zamanda moda dünyasının bulunduğu konumu değerlendirmenizi istersek neler söyleyebilirsiniz?

Geçmişte moda meraklıları markaların yeni sezonlarını beklerdi. Ve sezonun trendlerini birçok kişinin üzerinde görmemiz mümkündü. Takip etmesen bile senenin modasını anlamak mümkündü. Şimdilerde ise doyumsuz, hızlı tüketen, ne istediğini bilmeyen ve sırf sosyal medya paylaşımları için kendi tarzını bulamayan ya da bilmeyen yepyeni bir nesil var. Markalar da bu nesle ayak uydurmaya başladı. Peki, bu yeni nesil mutlu mu? Hayır…

Geçmişte ya da gelecekte moda dünyasında "asla" moda olmaması gerekiyor dediğiniz bir detay var mı?

90’lar geldi gözümün önüne. Neler giymişiz, ne renkler, ne saçlar yapmışız. Şimdilerde demode hepsi ama moda olur mu bence olur. Olmalı mı? Hayır, olmamalı. Yine de çok keyifli çok güzel günlerdi. Ah ah. 90’lar şarkıları asla eskimiyor…

Sınır yok. İnandığım şey karşıma çıktığı an, o yolda koşa koşa ilerliyorum.

Sosyal medyayı oldukça sık kullanan biri olarak geniş hedef kitlelerine ulaşıyorsunuz. En çok nasıl geri dönüşler alıyorsunuz? İnsanlar sizden ne bekliyor?

Günümüze ayak uyduruyorum bende. İnsanlar takip ettiği kişinin eğlenceli olmasına, doğal ve samimi olmasına dikkat ediyor. Benim kitlem en azından öyle. Demiştim ya her an karşınıza başka bir Nazım çıkabilir diye. Bir bakıyorsunuz komik videolardayım, bir bakıyorsunuz şarkı söylüyor dans ediyorum. Benim kitlem bunları seviyor ve bende onların isteklerini karşılamaya çalışıyorum. Kendim için de giyinip, süslenip, kendi tarzımı yansıtacak mekânlar keşfedip fotoğraf paylaşımları yapıyorum.

Sosyal medyanın hayatınızı ele geçirdiğini düşünüp uzak kaldığınız zamanlarınız oluyor mu? Bir nevi sosyal medya detoksundan bahsedebilir miyiz?

Sosyal medya bağımlısı oldum galiba. En fazla 24 saat detoks yapabiliyorum, çok uzak kalamıyorum. İstemsizce sosyal medyada dolaşırken buluyorum kendimi. İşim gereği de çok aktif kullanmak zorundayım aslında. Malum şu dönemde çok uzun süredir evde oturuyoruz. Sosyal medya olmazsa olmazımız oldu. İşler, eğlence her şey burada artık.

Çekimlerde yaşadığınız en komik veya en kötü/şanssızlık diyelim yaşadığınız bir olayı paylaşabilir misiniz?

Düğün fotoğrafları çekiyorum daha çok. En mutlu güne şahitlik ederken bir yandan da bütün stresi gelin damatla birlikte bizde çekiyoruz.

O kadar çok şey yaşıyorum ki yaz yaz bitmez. Çiftlerle çekim yapacağımız noktada buluşuyoruz. Ben genellikle erken gider, kahvemi içer beklerim. Bazen o kadar çok beklerim ki çift kavga etmiş ve çekime gelmemiş olur. Ya da kavga edip gelmişler ben onları barıştırmak, ışığı kaçırmamak, mutlu etmek için tonla çaba sarf ederim. Ayakkabısını unutanlar, papyon, kol düğmesi gibi aksesuarlarını unutanlar... E bide damatlara fotoğraf çekimini sevdirmek var. Malum %80’ni sevmiyor ve gelin kaprisi çekmemek için çekime geliyorlar.

Ben çekim alanı olarak genellikle falezlerin olduğu alanları tercih ediyorum. Ve o noktalarda telefon genellikle çekmez. Bir keresinde gelin, damat ve ben çekimin sonuna yaklaştık. Gün batımı, büyük dalgalar ve falezlerden oluşan son birkaç kare fotoğraf çekip çekimi sonlandıracağım. Gelin ve damadı büyük kayalığın arkasındaki yerde pozlarını verdirip, elime 2 makineyi alıp, tepeye tırmanıp yukardan fotoğraf çekeceğim. Gelin damat beni görmüyor, bizden başka kimse yok ve telefon çekmiyor. Ben tırmanırken dengemi kaybettim ve düştüm. O an film şeridi gibi geçti gözümden. Çünkü tutunabileceğim bir yer yok ve kayalıklar sonrası da deniz. Bir yere takıldım ve oturdum kaldım. Sert oturmanın etkisiyle ve makinelerin ağırlığıyla kolum kayaya çarptı, bileğim kesildi. Bacağımın arkası komple soyuldu. Dalgaların gürültüsünden sesimi duyuramadım. Telefon zaten çekmiyor. Kanamayı durdurdum ve tırmanıp çekime devam etmeye çalıştım. Gelin damat devam edemedi tabi apar topar hastaneye gittik ve dikiş atıldı. En kötü anım buydu sanırım. Bir daha da oraya çekime gitmedim.

Bir döneme damga vuran ve adından oldukça söz ettiren “Nazım’ın Gelinleri” şüphesiz klip dünyasında hala konuşulur nitelikte. Bu klibin hikayesini, bir kez de okuyucularımız için paylaşır mısınız?

Gelinlerimden biri Nazım ben yine gelinliğimi giymek istiyorum. Keşke bir kez daha çekim yapsak ne güzel olur dedi. Ortak bir tarih belirleyelim, tüm gelinlere haber verelim, hep birlikte fotoğraf çekimi yapalım dedim. Smokin giyerim 5. yılımı kutlamış oluruz diye düşündüm. Klip çekmeye de başlamıştım o dönemlerde. Popüler bir şarkıya klip çekeriz diye konuştuk. Sonra neden kendi şarkım olmasın dedim, konservatuardan bir sürü yakın arkadaşım var iyi müzisyenler. Akabinde şarkı araştırmaya başladım. Bir gün çekime giderken yanımda bana yardım etmek için gelen Zafer Büyükkitar vardı. Yolda sohbet ederken şarkı sözü ve bestesi yaptığını söyledi, bende projemden bahsettim. Nazım’ın Gelinleri diye bir şarkı istiyorum dedim. Tamam dedi ve 1 hafta sonra şarkıyı gönderdi. Şarkıyı duyunca inanamadım. Ben ve benim çekimdeki hallerimi anlatan kıpır kıpır bir şarkı. Aranjesini sınıf arkadaşım Ercan Taşdemir yaptı, şarkıyı da arkadaşım Cansu Kırca seslendirdi. 15 gelin de çekim için hazırdı. Yönetmenliğini Alican Yavuz yaptı. Kuaför ve makyöz arkadaşlarım gelinleri ve beni hazırladılar ve Alaçatı’da eğlenceli bir çekim yaptık. Emeği geçen, destek olan herkese çok teşekkür ederim. Bana unutamayacağım bir 5. yıl hediyesi oldu. Nazım’ın Damatları, Nazım’ın Torunları gibi projelerde vardı ama onları yapamadım. Belki ilerde tonton dede olduğumda elimizde bastonlarla yeni bir proje yaparız. Güzel olmaz mı?

Sosyal medyadaki profiliniz ile gitgide takipçilerinizde bağımlılık yaratıyorsunuz ve hatta paylaşım yapmadığınızda sizi özleyen bir kitlenin varlığından da söz edebiliriz sanırım. Bu paylaşımlarınızda bir fotoğrafçı olarak neye önem veriyorsunuz?

Fotoğraflarda, fotoğrafın kadrajı, kalitesi, tonları ve stilim önemli konular benim için. Videolarda da benzer şeyler fakat kurgu&montaj en önemlisi. Müzik ve görüntüler birbirini tamamlamalı. TikTok ve Reels videolarım için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. Çünkü onlar tamamen eğlence ve komedi üzerine. Sanatsal kaygım pek yok onları çekerken. Işık iyi olsun yeter.

Dora Magazin’in çekimlerini, harika bir video klip ile taçlandırdığınızı söyleyebilirim. Biraz bu klip sürecinin gelişiminden bahseder misiniz bize?

Aslında sadece fotoğraf çekimiydi planlanan. Klip modelin oyunculuğunu gördükten sonra gelişti. Klip için ekipman yetersiz olsa da benim de çok içime sinen bir klip oldu. Mekân, model, kostümler, müzik ve Nazım birleşince güzel bir iş çıktı ortaya.

Oldukça başarılı bir kariyere isminizi yazdırmanın yanı sıra, yönetmenliğe de soyundunuz. Sanırım sizi en doğru yansıtan ruhun, bu klip olduğunu görüyorum. Kapadokya’da nasıl bir çekim gerçekleştirdiniz?

Kübra Can, yakın arkadaşım. Ara ara buluşur, fotoğraf çeker kısa instagram klipleri çekerdik. 2. şarkısını hazırladığında bu klibi benim çekmemi istedi ve kabul ettim. Şarkıyı dinleyip önce hikâyeyi yazdım. Sahneleri hazırladım ve sahnelere göre giyeceği kostümleri birlikte belirledik. Birkaç ay önceden Kapadokya’ya gidip keşif yaptık ve sahneleri oralara göre tekrar düzenledim. Kullanılacak ekipmanları listeledim. Çekim gününe de karar verdikten sonra soluğu Kapadokya’da aldık. Fotoğrafçılık ve düğün klibi alanında tecrübe ve deneyimlerim yeterli olsa da yönetmenlik alanında hiç deneyimim olmamıştı. Çekime başlarken anlamıştım işin içinde gibi ama bir o kadar uzak olduğumu. Emir komuta bendeydi ve koca ekip beni bekliyordu. Dondum kaldım ve 15 dk. süren şokun ardından motor diye bağırdım ve 2 günde çekimleri tamamladık. Çok içime sinen bir klip oldu. Yönetmenlik aşkımda böylelikle başlamış oldu. Sonrasında yine bir klibin yönetmenliğini ve başka bir klibin sanat yönetmenliği yaptım. İzmir’de yaşamak yönetmenlik yapmak için yeterli değil maalesef.

Bu zirveye gelene kadar hayatınıza birçok şey sığdırdınız. Bunlardan birinin de sizin için dans olduğunu biliyorum. Peki siz dansla nasıl tanıştınız?

Klişe bir laf vardır ya, kendimi bildim bileli diye. Tam da öyle. Kendimi bildim bileli ayna karşısında dans eder, şarkı söylerdim. 1995 yılında belediyenin halk oyunları ekibine katılarak amatör ruhla profesyonel olarak dans etmeye başladım. Dans sevdam beni konservatuar okumaya kadar götürdü ve Ege Üniversitesi Devlet Türk Musikisi Konservatuarı Halk Oyunları Bölümü’nden mezun oldum. Akabinde “Anadolu Ateşi” dans topluluğunda dans ederek dansı zirvede noktaladım.

Sizi bütün bu kimliklerin dışında, ne olarak görebileceğiz? İleride kendinizi nerede görüyorsunuz?

İnanın bende bilmiyorum. Her gün farklı bir Nazım görüyorum. Sınır yok. İnandığım şey karşıma çıktığı an, o yolda koşa koşa ilerliyorum.

Ofisiniz oldukça gizemli bir aurası var. Ofisinizi, dekore ederken özellikle ilham aldığınız şeyler oldu mu? Olmazsa olmaz dekor parçalarınız nedir?

Ofisimi dekore ederken kendi tarzıma uygun, sade, şık ve gelen kişilerin kendilerini evinde gibi hissetmesini istedim. Benim huzur bulduğum yerde herkes aynı huzuru yaşayacaktı buna emindim. Ofisi açtığım hafta sokakta atıl durumda tahta bir valiz buldum ve ofisimin en değerli dekoru oldu. İçinde çocukluğum, ailem, arkadaşlarım, amatör çektiğim fotoğraflar var. Zaman zaman açar hepsine tek tek bakar, anıların içinde kaybolurum.

Kendinize vermiş olduğunuz en büyük hediyeniz, nedir diye sorsam?

Kendimi çok sevmem ve kendimi nasıl mutlu edeceğimi biliyor olmam. Ona çok iyi bakıyorum. O da bana istediğim her şeyi sunuyor.

Dünyanın hangi şehri, sizin ruhunuzu en doğru şekilde yansıtıyor? Neden?

Kuşkusuz İstanbul. Çünkü aşığım O’na. Büyülü bir şehir. Her haline hayranım. Kalabalığına, trafiğine bile. Kendimi burada kısıtlanmış hissediyorum. Üretemediğim, hayallerimi gerçekleştiremediğim zamanlar oluyor. Hem hayallerimin hem de yaptığım işin şehri; İstanbul diye düşünüyorum.

Son olarak, yakında gerçekleştirmeyi düşündüğünüz bir projeniz var mı?

Birkaç proje var yapmak istediğim. Şu süreci sağlıkla atlatabilirsek hep birlikte bu projeleri izleriz.

Styling: Nazım Kurtuldu

Fotoğraf: Volkan Aktoprak – Muratcan Şen

Smokin: İsmail Kaymaz Smokin ve Damatlık

Gözlükler: Ulaş Optik-Alsancak

Röportaj: Furkan Canarslan

Yorumlar (2)
Pınar Atlı 3 yıl önce
Nazım Kurtuldu canımsın umarım hayallerinin peşinden koşdukça hep en güzellerini yaşarsın..ıyiki senin gibi güzel insani tanıdık..Hep bizimle ol seviliyorsun..
Dilek Mutlutürk 3 yıl önce
Nefis bir röportaj okudum. Emeğinize sağlık...
Ayın Anketi Tümü
Yeni Yıl'da Hangi Kararları Alıyorsun?
Yeni Yıl'da Hangi Kararları Alıyorsun?
10
açık