Pandemi sürecinin kahraman hekimlerinden; Uzm. Dr. Tuğba Kara Naziroğlu

Pandemi süreci ülkemizde ve dünyada devam ederken, aşıların bulunup aşılama başlaması, kısıtlamalar ve yasaklarla birlikte pandemi sürecinde belli bir düzeye geldik. Ağlık çalışanları ve hekimlerimizin bu süreçteki özverisi bir kez daha onların önemini hatırlattı bizlere… Bu süreçte ön safhalarda mücadele veren değerli hekimlerimizden Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanı Tuğba Kara Naziroğlu ile pandemi sürecine yönelik bir röportaj gerçekleştirdik. Sorularımıza verdiği cevaplarla değerli bilgiler sunan Dr. Naziroğlu, aşının önemine vurgu yaptı ve sanıldığının aksine uzun vadede bir yan etkisi olmadığını söyledi. Zamanın bize her şeyi göstereceğini de belirten başarılı doktor, bu süreçte yorulduğunu ancak sürece adapte olup bedensel ve ruh sağlığını koruduğunu söyledi.

SAĞLIK & SPOR 10.07.2021, 23:03
Pandemi sürecinin kahraman hekimlerinden; Uzm. Dr. Tuğba Kara Naziroğlu

Hayatım boyunca doktor olmak istiyordum ve bu amaç uğrunda da birçok fedakârlık yaparak eğitim-öğretim hayatımda mevcut önüme çıkan aşamalara geçtim ve sonucunda da Uzm. Dr. unvanını elde debildim.

Öncelikle bize kendinizden ve kariyer yolculuğunuzdan bahseder misiniz?

Merhabalar ben Dr. Tuğba Naziroğlu, Göğüs Hastalıkları ve Tüberküloz Uzmanıyım. Liseyi Kahramanmaraş, Süleyman Demirel Fen Lisesi’nde okudum. Üniversiteyi Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde okudum. Uzmanlığımın bir yılını Ankara Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisinde, geri kalan üç buçuk yılını da Kartal Dr. Lütfi Kırdar Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde tamamladım. Yaklaşık iki yıldır da Uzman olarak mecburi hizmetimi de ikinci basamaklı devlet hastanesinde gerçekleştirmekteyim ve bu süreçte ülkemizde ilk Kovid vakası görüldüğü tarihten itibaren de gerek poliklinik gerek servis kısmında Kovid-19 hastalığını takip etmekteyim.

Çocukluğumdan beri doktor olmak isteyen biriyim, açıkçası başka hiçbir mesleği düşünmedim. Hayatım boyunca doktor olmak istiyordum ve bu amaç uğrunda da birçok fedakârlık yaparak eğitim-öğretim hayatımda mevcut önüme çıkan aşamalara geçtim ve sonucunda da Uzm. Dr. unvanını elde debildim. Bu yol engebeli ve zor bir yol tabi ki. Bu yolu aşarken birçok şeyde fedakârlık yapmanız gerekiyor. Mesela, benim kuzenlerim tatil yaparken be ya ders başında ya hasta başındaydım. Sabahlara kadar ders çalıştım, uykusuz çok gecelerim oldu, 36 saat nöbetlerimiz oldu... Mesela ben çocuğumu emzirip, onu uyutup koşa koşa ya hastaneye ya da ders başına geçerdik uzmanlık sınavına hazırlanırdım. Çocuğumu bile büyütürken bir yandan kariyerim için çalışmam gerekiyordu ama mutluyum. Bir daha önüme bir fırsat gelse, ne kadar zorluğundan şikâyet etsem de yine hekimlik mesleğini seçerdim diye düşünüyorum.

Sanıldığı gibi alerjik hastaların hastalığı daha ağır seyretmiyor.

Göğüs Hastalıkları Uzmanı olarak, alanınızda yaptığınız çalışmalardan bahseder misiniz?

Yaptığım çalışmalar, Asistan hekim olarak yaptığım çalışmalar var birde Uzman hekim olarak yaptığım çalışmalar var. Asistan hekim olarak yaptığım çalışmalar; sigarayla ilgili ve KOAH hastalarıyla ilgili çalışmalardı. Bir de 2018 TÜİK çalıştayında bir hipotez yarışması yapılmıştı onda da 1.olmuştum. Uzman olduğum dönemde de Kovid’le ilgili bir çalışma, BCG aşısı yapılan kişilerde Kovid-19 hastalığının ağırlığında bir etkisi var mı diye bakmıştık. Burada da önemli iki tane sonucumuz olmuştu, hastalık ağırlığını etkileyen faktörlerden biri; erkek cinsiyet deride düşük gelirdi. Biz hastaları aylık gelir seviyesine göre düşük ve yüksek gelir diye iki gruba ayırmıştık ve hastalık ağırlığına göre bunları karşılaştırdığımızda, düşük gelirli kişilerin Kovid-19 hastalığını daha ağır seyrettiğini bulmuştuk. Bir tane makalemiz olgu sunumuydu, bu Kovid-19 ilk çıktığı aylarda yurt dışından bir hastamız gelmişti. Sadece cildinde böyle kaşıntılı, cilt yüzeyinde kabarık, kızarık lezyonlarla bize başvurmuştu. Tabi yurtdışı olgusu olduğu için biz onun akciğer görüntülemesini, PCR testini yapmıştık ve hastaya Kovid-19 tanısı koymuştuk PCR’ı pozitif çıkmıştı, tomografisinde Kovid-19’a bağlı akciğerinde lezyonlar vardı. Bu da ilginç bir vakaydı, o zamanlar tabi daha yeni çıkmıştı Kovid-19’un en sık semptomları, öksürük, ateş, nefes darlığı, tat, koku kaybı, kas ağrısı vs. Ciltte böyle kaşıntılı, döküntülü lezyonlarla çok hasta görünmüyordu o yüzden özel bir vakaydı. Ama bizim vakamızla birlikte daha sonra dünyada birçok cilt lezyonlarıyla gelen Kovid-19 hastaları bildirildi. Diğer bir çalışmamız da alerjik hastalarla yaptığımız çalışmaydı. Burada da alerjik hastaların hastalığı daha mı ağır daha mı hafif seyrettiğine dair bakmak istedik. Bir anket yoluyla bunu yaptık, hastalara bazı sorular sorduk ve gördük ki hastalığı daha hafif geçirenlerde 3.1 kat alerjik hastaların daha fazla olduğunu tespit ettik. Yani sanıldığı gibi alerjik hastaların hastalığı daha ağır seyretmiyor, hatta daha hafif seyrettiğine dair de bizi destekleyen birçok çalışma oldu dünya üzerinde. Yaptığım çalışmalar kısaca böyleydi diyebiliriz.

Korona virüsün ilk ortaya çıktığı zamanlar sorunun bu denli büyüyeceğini düşünmüş müydünüz? Düşünceleriniz nelerdi?

Virüs ilk çıktığında bu denli büyüyeceğini aslında tahmin ediyordum ama kontrol altına alınıp, aşı ya da tedavi yoluyla üstesinden gelineceğini düşünüyordum, bu kadar uzayacağını tahmin etmiyordum. Çünkü bu virüs çok hızlı bulaşan bir virüs ve etkin bir tedavisi olmayan bir virüs, organ tutumuyla ölüme sebebiyet verebilen bir virüstü. Hızlı bulaş olduğu için tabi ki yayılacağını tahmin ediyorduk, büyüyeceğini de tahmin ediyorduk ama dediğim gibi salgının kontrol altına alınmasının gecikeceğini, bu kadar fazla hastalığa ve ölüme sebebiyet vereceğini belki tahmin edemiyordum. Ama en azından şu noktada aşımız var, birden fazla çeşit aşımız var işe yarayan, bu çok sevindirici tabi ki salgın açısından.

Pandemi sürecinde en büyük korkum; aileme virüs bulaştırma korkusu oldu.

Pandemi sürecinin başından beri en büyük korkunuz ne oldu?

En büyük korkum açıkçası aileme bulaştırmak oldu. Kendim hasta olmamdan ziyade ailemden herhangi birine benim yüzümden hastalığı bulaştırmak galiba en büyük korkum bu oldu. İnsan çünkü kendini, en azından ben kendimi sevdiklerim kadar düşünmüyorum. Sevdiklerimi biraz daha fazla düşünürüm, bir de onları koruyorsunuz ama siz çalışmak zorundasınız ve onlar kendini koruduğu halde sizinle teması yüzünden hasta olabilme ihtimali bu gerçekten beni en çok korkutan şey olmuştu. Onların hastalığa yakalanıp zarar görmesi ihtimali.

Hasta sayıları ve artışı hakkında bilgi verir misiniz?

Şu anda hasta sayıları, günlük vaka tablosu ile paralel bizim hastanemizde de, Kovid-19 yataklı servimizin doluluk oranı yüzde elli. Hastaneye başvuru sayısı yarı yarıya azaldı, bunlar tabloyla paralel. Bizim kendi hastanemizde, İstanbul Anadolu yakasında çalışıyorum, kendi hastanemizdeki pandemi birimiyle Türkiye’deki vaka tablosu, salgının gidişi hep paralel seyretti. O yüzden tahmin edebiliyordum hastaneye başvuru sayılarından, yatırdığımız hasta sayısı, ayakta tedavi ettiğimiz hasta sayısı, tanı koyduğumuz hasta sayısı, PCR pozitiflik oranı genelde hep tabloyla paralel çıktığı için hep tablodakiler doğru çıkmıştır. Bu noktada da şu anda vaka sayasındaki azalış, ağır hasta sayısındaki azalış, yatan hasta sayısındaki azalış hepsi bizim hasta birimimizde de Bakanlığın açıkladığı tablo ile paralel seyretmekte.

Bu süreçte hastalar en çok hangi şikâyetler ile geliyor?

Yorgunluk, halsizlik, ateş, öksürük, kas ağrısı, baş ağrısı, iştahsızlık, bulantı, kusma, ishal, tat ve koku kaybı gibi şikâyetlerle geliyorlar. Mutant virüslerle beraber ilginç bir biçimde gribal semptomlar, burun akıntısı, gözlerde sulanma, hapşırık gibi gribal ya da alerjik hastalarda gördüğümüz semptomlarla benzer semptomlar da görmeye başladık. Tabi hastalarda akut dönem şikâyetler de geliyor, bir de post dönem dediğimiz Kovid sonrası şikâyetlerle de geliyorlar. Burada mesela en çok neyi görüyoruz, kovidin uzamış dönem şikayetleri. 12 hafta sonrasında bile devam eden şikayetler; halsizlik, yorgunluk, nefes darlığı, konsantrasyon bozukluğu, göğüs ağrısı, uyku problemleri, anksiyete gibi şikayetleri de yine uzamış dönemde görebiliyoruz.

Aşıların insan ömrünü uzatma etkileri var, sanıldığı gibi uzun dönemde etkileri yok.

Aşı ile ilgili olarak, aşının etkisinden bahseder misiniz? Daha etkili olabilmesi için neler yapmak gerekiyor?

Birçok teknikle üretilen aşı var şu anda, en aktif aşılar eski bildiğimiz teknik Sinovac, yeni teknik BionTech, Moderna, rektör aracılığı aşılar Sputnik bunlardan biri bu da eski rektör aşı. Bunlar yeni teknoloji ve eski teknoloji, yeni teknikle ve eski teknikle üretilen aşılar. Bunların amacının hepsi, vücutta Kovid-19’a karşı bağışıklığı güçlendirecek, Kovid-19’la savaşabilecek hücrelerin, antikorların üretilmesini sağlamak. Yani bağışıklık sisteminizi Kovid-19’a karşı önceden hazırlamak, asker gibi düşünün oradaki askerleri eğitmek, sayısını arttırmak ve savaşa hazır hale getirmek. Savaşa hazırlıksız yakalanılmaması için ve virüsle optimum düzeyde başa çıkılması için onları hazır hale getiriyorsunuz. Aşının amacı budur. Zaten yüzyıl boyunca kullanılan, bulunmuş, yıllardır uygulanan bir şey aşı ve insan ömrünün uzamasında aşıların çok büyük etkisi vardır. Kovid-19 aşılarında da bilinen teknolojilerin dışında MRNA teknolojisi de yine pratik olarak uygulamaya sokulmuştur. MRNA aşıları aslında 20-25 yıldır üzerinde çalışılan bir aşıydı, daha çok kanser tedavisi için üzerinde çalışılıyordu ama bu salgınla beraber bilim insanları Kovid-19 için de bu teknolojiyi kullandılar ve aşıyı ürettiler. Aşının daha etkili olabilmesi için, iki dozunun da yaptırılması gerekiyor. Arasındaki zamanın çalışmalarda iki doz arasında ne kadar vakit olursa etkin olabilir diye bakılıyor. Yani şu ana kadar yapılan çalışmalarda 4,8,12 hafta arasında çok belirgin bir fark bulunmamış. İki doz aşının arasında 4 hafta, 8 hafta ya da 12 hafta olduğu zaman etki düzeyi ne olur diye bakıldığında çok belirgin bir fark bulunmamış ama ileriki dönemlerde daha iyi anlaşılır. Aşı olurken vücutta aktif bir enfeksiyon olmaması gerekiyor, bu çok önemli, kişinin kendini iyi hissetmesi gerekiyor bu da çok önemli, tabi ki yine aşıyla beraber bağışıklık sisteminde uyku düzenine, beslenme düzenine dikkat edilebilir. Stres faktörlerinden uzak durulabilir, bunlara dikkat edilmesini öneriyoruz. Dediğim gibi aşıların insan ömrünü uzatma etkileri var, sanıldığı gibi uzun dönemde etkileri yok. Kısa dönemde yan etkileri var, baş ağırsı, kas ağrısı, halsizlik, yorgunluk, ateş, aşı yapılan yerde ağrı gibi yan etkiler daha çok. Uzun dönem yan etkileri tabi önümüzdeki süreçte belli olacak ama diğer aşılara dönüp baktığımızda hiçbir aşının uzun dönem ciddi bir yan etkisi olmamıştır. Buradan yola çıkarak ben Kovid-19 aşıları için de aynı şekilde öngörebilirim ama zaman bizim için en iyi öğretmendir, zaman gösterecektir.

Mutant virüslerin çocuklar üzerindeki etkisinden bahseder misiniz?

Bizim kovid ile ilgili yüz güldürücü şeylerden biri tabi ki çocuklar üzerindeki etkisi erişkinlerdeki gibi değildir. Mutant virüs ilk çıktığında Brezilya ve Güney Afrika mutantının çocuklarda etkisini daha farklı olduğuna dair duyumlar vardı ama yapılan çalışmalarda bu net bir şekilde ortaya konulamadı. Bizim de en korktuğumuz durum; çocuklarda birçok organı tutup oralarda hasar yapması. Hayati tehlikeye neden olacak vücutta bazı durumlara neden olabiliyor. Normalde dediğim gibi çocukların bağışıklık sistemi ve organlarındaki bazı farklıklarından dolayı reseptör farklılığı gibi farklı şeylere hastalığa virüs tepkisi, virüsün vücutta oluşturduğu reaksiyonlar çocuklarda biraz daha farklı oluyordu. Akciğerden ziyade sindirim sisteminde tutabiliyordu ve burada da mesela çocuklar Kovid-19 hastası olsa bile bulantı, kusma, ishal gibi semptomlarla daha aktif şekilde, daha hafif bir şekilde hastalığı geçiriyorlardı. Mutant virüslerde de daha bulaştırıcı özellik var ama korkulduğu gibi çocuklarda çok daha agresif, çok daha öldürücü, çok daha hastalık yapıcı bir etkiye yol açıyor diyemeyiz yapılan çalışmalara göre ama ilk başta öyle bir algı oldu tabi ki.

Türkiye pandemiyle 1 yılı aşkın süredir mücadele ediyor, bu süreç hakkında nasıl bir değerlendirme yaparsınız?

Aslında Türkiye bu son dalgaya kadar süreci bence iyi yönetti açıkçası. Nasıl iyi yönetti, bunu iyi yönetmesinin sebebi sağlık çalışanları ve sağlık hizmeti veren birimlerin kapasitesinin iyi olmasından dolayı. Yani hastalarınıza optimum değer düzeyde hizmet verebildiniz mi, onlara yetecek ilacınız vardı, onlara bakacak sağlık çalışanı vardı, onları yatıracağınız hastane vardı, yoğun bakım vardı. Yurtdışına baktığınızda onlar bu noktada bizden bir adım gerideydi birçok ülke. Burada sağlık sisteminin kapasitesinin sağlanması, sağlık çalışanlarını öz verili olması, personelinizin yeterli olması personelinizin zaten ağır çalışma şartlarına alışkın olması gibi faktörlerden dolayı buradaki bu hastalıktan sonraki süreci çok iyi yönetebildi Türkiye. Ama özellikle son dalgada vaka sayılarının çok hızlı bir şekilde artması, bunun önüne geçilememesi, hastanelerin çok hızlı bir şekilde yataklarının dolması, yoğun bakımlarının dolması burada sıkıntı yaşandı. Zaten ondan sonra bu kısıtlamalar, tam kapanma vs. geldi. Bu kısıtlamaların ve kapanmanın gelmesindeki en büyük faktör; hastane kapasitelerinin dolması. Yani kovid dışı bir sıkıntıdan dolayı hastaneye yatmanız gerekse ya da kovidden dolayı hastane ya da yoğun bakıma yatmanız gerekse, size yatacak yer bulunamaması gibi bir durum ortaya çıktığından dolayı hızlıca bu önlemler alındı ve bu önlemler sayesinde vakalar düştü. Aşılama konusunda yine aşı temini, aşılama hızı çok iyiydi ama onda da sonra aşılama hız düştü, aşı temininde sıkıntı yaşadık vs. derken o noktada da bazı aksaklıklar oldu. Ama en son Prof. Dr. Uğur Şahin ile Sağlık Bakanımız Fahrettin Koca’nın görüştüğü gibi orada belirtilen dozda aşı ülkemize girer ve biz de hızlıca aşılarsak çok olumlu bir şekilde pandemide artık yavaş yavaş tünelin sonundaki ışığı görebildiğimizi ben de söylüyorum. Bahsedilen doz aşılar gelir, biz de hızlıca aşılarsak İsrail, İngiltere gibi şu anda pandemide önemli bir düzeye gelmiş, yüzde 60’tan fazla bağışıklığın sağlandığı toplumlardaki yaşam standartlarına sahip olabiliriz. Burada da İngiltere’de de en son Hindistan varyantının vaka sayısında bir artış olduğu söylendi, bunu takip etmek gerekiyor. BionTech dedi ki, biz Hindistan varyantına karşı da etkiliyiz ama bunu tam etkili olup olmadığını saha verileriyle onaylamak lazım. İngiltere’deki Hindistan varyant sayıları artışta biz de oradaki durumu takip ediyoruz. Eğer aşı Hindistan varyantına da etkiliyse sıkıntı olmayacağını düşünüyoruz.

İçinizde bulunduğunuz durumdan bir kaçış yoksa o duruma adapte olup, o durumun içinde nasıl en verimli şekilde hayatımı dizayn edip, zamanımı geçirebilirim diye bakmak gerekiyor.

Pandemi sürecini kişisel olarak nasıl geçiriyorsunuz? Nasıl tedbirler alıyorsunuz?

Kişisel olarak maske, mesafe, hijyen kuralına uyuyorum ve ek olarak doz aşımı yaptırdım. Kapalı ortamlarda, toplu ortamlarda maskemi takıyorum, mesafemi koruyorum, kendi özel hayatımda görüştüğüm kişi sayısı çok sınırlı, çok az buna çok dikkat ediyorum. Kişisel temizliğime çok dikkat ediyorum, hastanede koruyucu ekipmanlarımı mutlaka giyiyorum ona azami surette özen gösteriyorum, iki doz aşımı oldum zaten aşılar gelir gelmez bize uygulandı. Bu zamana kadar Kovid-19 hastalığını geçirmedim, yakın çevremden de kimse geçirmedi ama bunun haricinde de ekstra bir şeye dikkat etmiyorum. Bunlar yeterli zaten, maske, mesafe ve aşı çok önemli. Aşılama da istenilen düzeye gelirse önlemlerin genişletilmesini konuşacağız. Maske ne zaman çıkacak, mesafe olayı ne zaman kalacak vs. Bunları da konuşacak Zamanlarımız olacak ama şu an değil, daha çok erken. Şu an hala ben hiç aşı olmamış gibi davranıyorum, zaten hastalığı da geçirmedim. Ama dediğim gibi maskenin çıkarılacağı, ne zaman artık mesafe konusunda dikkat edeceğiz bunlar da konuşulacaktır ama şimdi değil. Benim kişisel uyguladığım tedbirler bunlar.

Pandemi öncesi bir hedefim vardı akademisyen olmak ve akademik açıdan kendimi geliştirmek gibi bir hedefim vardı bunun için bir şeyler yapıyorum. Makale yazıyorum, bilimsel çalışma yapmaya çalışıyorum, bilimsel çalışmaları okuyorum. 4 yaşında bir oğlum var, onunla vakit geçirmeye çalışıyorum, onu kreşe yazdıracaktım ama bu süreçte tabi ki o uzadı. Bu süreçte onun kreşte alabileceği eğitimi de göz ömründe bulundurduğumda çok eksik kalmaması için kendi çapımda, onunla bazı etkinlikler yapmaya çalışıyorum. Evde yapabileceğim şeyleri de vaktimi optimum düzeyde geçirebileceğim şeyler yapmaya çalışıyorum. Kendime biraz vakit ayırdım, aileme vakit ayırdım. Bu şekilde geçiyor vaktim. Açıkçası yorulduk ama ben kendimi pandemiye adapte edebildim. İçinizde bulunduğunuz durumdan bir kaçış yoksa o duruma adapte olup, o durumun içinde nasıl en verimli şekilde hayatımı dizayn edip, zamanımı geçirebilirim diye bakmak gerekiyor. Ben durumu kabullendim, kanıksadım ve adapte ettim. Bu şekilde de hem bedensel, hem ruhsal olarak kendimi korumuş oldum, ailemi ve çevremi de kormuş oldu.

Pandemi kontrol altına alınabilirse, bundan sonraki süreçte bizi neler bekliyor?

Bu pandeminin birçok etkileri oldu, olacak. Tıbbi etkileri, psikolojik etkileri, sosyolojik etkileri, ekonomik etkileri, eğitim açısından etkileri bu saydığım konulardaki etkileri devam edecektir. Kendi açımdan cevap vereyim, uzman olduğum açıdan. Göğüs hastalıkları açısından ne gibi etkileri olacak; bir defa kovidin uzamış dönem etkileri var, akut geçirilen bir hastalık olduğu gibi bence uzun dönem etkileri de var. Zaten belki kronik rahatsızlıklara da neden oluyor diyebileceğiz şu an erken ama uzun dönem etkiler olduğunu biliyoruz. Kronik akciğer haslıklarına sebep olabilir. İnterstisyel akciğer hastalığı dediğimiz bir grup hastalığa belki sebebiyet verebilir. Özellikle ağır geçiren, yoğun bakımda yatan hastalarda hasta hayatta kalsa bile akciğerinde ciddi hasara sebebiyet verebiliyor bu virüs ve bu hasar bir kesimde kalıcı olabiliyor. Benim açımdan bu hastaların takibi, tedavisi ve uzun dönem süreçteki yönetimi bir defa pandemi bitse bile bize bu açıdan dönüş olacak. Diğer saydığım ekonomik, sosyolojik, hatta siyasi, eğitim boyutunda da uzun dönem etkilerini göreceğiz.

Eklemek istedikleriniz var mı?

Çok teşekkür ederim, bu bilgilerin bir kişiye bile faydası olursa ne mutlu benim için. İnşallah pandemisiz, maskesiz, mesafesiz, sağlıklı ve huzurlu günler gelir. Biz de o günlere kavuştuğumuzda bunun kıymetini çok daha iyi biliriz inşallah, aslında ne kadar büyük bir nimetmiş maskesiz, mesafesiz, sevdiklerimizi kaybetme korkusu olmadan özgürce yaşayabilmek... Belki bu açıdan bu zamanlara kavuşursak, tüm bunların kıymetini daha iyi bilebiliriz diye düşünüyorum.

Yorumlar (0)
Ayın Anketi Tümü
Yeni Yıl'da Hangi Kararları Alıyorsun?
Yeni Yıl'da Hangi Kararları Alıyorsun?
10
açık