Dayanışmanın en güzel hali: “Yaşayan Kadınlar” grubu

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde, Türkiye’de ilk olarak bir kadın grubunun temel fotoğraf semineri sonrası birleşip sanat düzeyinde işlere imza attıkları bir oluşum olma özelliği taşıyan “Yaşayan Kadınlar” la bir araya geldik. Oda Sanat Galeri’de gerçekleştirdikleri Yüz-leşme sergisinde bizleri ağırlayan grup ile Follow Magazin’e özel bir röportaja imza attık. Kadın sorunlarını sanatla anlatan, genel olarak şiddetin her türlüsüne karşı çıkan ve insan olmanın altını çizen bu kadınlar, inadına yaşamaya ve hayatın her alanında var olmaya devam ediyor. Bu özel kadınların toplumumuza örnek olmasını diliyor, bütün kadınlarımızın gününü kutluyor, öldürülen ve bu hayattan koparılan bütün kadınlarımızı anıyoruz…

GÜNDEM 13.04.2021, 14:55 13.04.2021, 15:08
Dayanışmanın en güzel hali:  “Yaşayan Kadınlar” grubu

İlk olarak bize kendinizi tanıtır mısınız?

Gülbin Özdamar Akarçay: Ben Eskişehir Osmangazi Üniversitesi-Görsel İletişim Tasarımı bölümü üyesi Doç. Dr. Gülbin Özdamar Akarçay. Biz grubumuzu 2011 yılında ben EFSAD başkanı iken kurduk. Kadınlara bir çağrı yaptık bu dönemde çünkü üye kadın sayısı çok fazaydı ama proje üretimi daha zayıftı. Ondan sonra yaklaşık 20-30 kadın arkadaşımız bu çağrıma cevap verdi ve biz projelere başladık. Daha sonra kadına yönelik şiddete karşı, çocukların istismar edilmesine karşı, dünyada bütün şiddete karşı projeler yapmaya başladık.

Özlem Kanat Örneksoy: İzmir-Çeşme doğumluyum, Eskişehir Anadolu Üniversitesi-İletişim Bilimleri Fakültesi, Sinema ve Televizyon Bölümü’nden mezun oldum. Sinema sektöründe Yardımcı Sanat Yönetmeni olarak çalışıyorum. (Beyaz Gelincik, Yaprak Dökümü, Menekşe ile Halil, Mor Menekşe, İntikam, Hayat Sırları, Savaşçı, Hayat Şarkısı…) 2010’da Eskişehir’e yerleşince Yaşayan Kadınlar Fotoğraf Grubuyla tanıştım ve kadın odaklı proje ve sergilerde yer aldım. Sanatı büyüten, değiştiren, geliştiren ve ifade özgürlüğü tanıyan bir ihtiyaç olarak görüyorum. Fotoğraf, video performans, enstalasyon alanlarında üretimler gerçekleştiriyorum. Aynı zamanda Oda Sanat Galeri(OdaArt)’nin kurucu yöneticisi olarak faaliyetlerimi sürdürüyorum.

Ayşegül Çıkıncı: Eskişehir’de doğdum. Anadolu Üniversitesi-İşletme lisans ve Anadolu Üniversitesi, Açıköğretim Fakültesi- Hakla İlişkiler ön lisans mezunuyum. Fotoğraf çekmeye lise yıllarında başladım. EFSAD’a 2003 yılında fotoğraf eğitimine katıldım. 2011’den beri Yaşayan Kadınlar grubuna dâhilim.

Hülya Avdan: Öğretim görevlisiydim emekli oldum geçen yıl. 10 yıldır Yaşayan Kadınlar grubunun içindeyim.

Melis Batır: Ben Melis Batır, 28 yaşındayım. Bu gruba katıldığımda lisedeydim, en küçükleri bendim. Onlarla büyüdüm ve bütün bu sanatı onlarla öğrendim diyebilirim bu güzel kadınlarla. 10 senedir bu sanatı ortaya çıkarıyoruz. Bence kadın olmak, erkek olmaktan ziyade insan olabilmeyi bir yandan konuşmamız gerekiyor. Bu da aslında bir ayrıma giriyor kadın, erkek şeklinde ayırmış oluyoruz. Biz insan olabildiğimiz sürece kadını da erkeği de hiçbir şey değişmeyecek. Temel olarak insan olabildiğimiz sürece böyle sorunlar ortaya çıkmayacaktır.

Solmaz Mercan: Eskişehir doğumluyum, fotoğrafla üniversite yıllarımda tanıştım herkesin bir anı fotoğrafı olsun diye. Daha sonra EFSAD’dan eğitim aldım. Gülbin Hoca’nın başkanlığında bir çağrı yapıldı, neden hep kadınları erkekler fotoğraflıyor diyerek, katıldım. Yaklaşık 10 yıldır da Yaşayan Kadınlar fotoğraf grubundayım. Beraber çok güzel şeyler çıkartıyoruz. Bu zamana kadar hep kadınlara, hayvanlara, çocuklara, dünyaya yapılan zulümle alakalı fotoğraflar çektik. Memnunum bu grupta olmaktan.

Sevgi Kösem: Ben Sevgi Kösem, 20 yıldır fotoğraf sanatı içerisindeyim. Sergilerim ve etkinlerim oldu. Bunlarla ilgili olarak yurtdışı belgesel çalışmalarım yer aldı. Yaşayan Kadınlar’a 2014 yılında dâhil oldum ve bu tür projelerde yer alıyorum ve budan mutluluk duyuyorum.

Yaşayan Kadınlar’dan bahseder misiniz?

Gülbin Özdamar Akarçay: Yaşayan Kadınlar’ı 2011 yılında ben EFSAD başkanı iken kurduk ve projeler yapmaya başladık. Yaşamın farklı alanlarından kadınları fotoğrafladık ilk projemiz buydu. Şunu söyledik; hep dövülen, öldürüle, gözü morarmış kadınları görüyoruz medyada, biz bunun alternatifi ne yapabiliriz diye konuştuk. Bu çağrıdan sonra yaşamın farklı alanlarında kendilerini var etmiş mühendis kadın, anne kadın, aklınıza gelebilecek farklı ne ise o kadınları fotoğrafladık. Bu süreçte tabi ki kadın arkadaşlarımız farklı meslek gruplarındaydılar yani EFSAD’da bu çağrıya katılan arkadaşlarımız. Kuaför arkadaşlarımız vardı, güzellik uzmanı arkadaşımız vardı, Melis lise öğrencisiydi şimdi üniversite mezunu, memur, akademisyen aklınıza gelebilecek farklı alanlardan kadın arkadaşlarımızla bu projeye başladık. Ama takdir edersiniz ki bu proje yolları çok uzun sürdü, fireler vere vere biz 10 kadın fotoğrafçı kaldık. Madam projesi yaptık, “madam adamı yarattı aslında adam bilmezdi yaratılanın kendisi olduğunu” gibi bir söylemle hareket ettik. Sonra dövenlere, öldürenlere, şiddet gösterenle inat “inadına yaşayan kadınlar” dedik ikinci sergimize, adımız yaşayan kadınlar olarak kaldı. İnadına yaşayan kadınlar yani bizi dövenlere, şiddet gösterenlere, dışlayanlara, ötekileştirenlere karşı inadına yaşayan kadınlar dedik. Biz buradayız, burada olmaya devam edeceğiz dedik, üretmeye devam edeceğiz, bildiğimiz işle yani fotoğrafla bunu anlatmaya devam edeceğiz dedik ve bu yıl 10.yılımızı kutluyoruz. 10.yılımızda ise Yüz-leşme başlığıyla bir sergi hazırladık. Bundan önce Kaos vardır, Zaman, Bellek, bir sürü sergilerimiz var web sitemizde inceleyebilirsiniz.

Özlem Kanat Örneksoy: Yaşayan Kadınlar, 10 yıldır birlikte kadın odaklı projeler üreten ve kadın sorunlarına dayanışarak omuz omuza fotoğraf çekerek, sanatla çözümler arayan bir kadın fotoğraf grubu. Toplumun farklı kesimlerinden, farklı mesleklere sahip 10 kadın bir araya gelince birlikte sesleri daha gür çıktı, birçok kişiye ulaşma şandı buldu. Türkiye’nin birçok ilinde sergi ve söyleşilere katıldı. Örneğin uluslararası düzenlenen Foto İstanbul’da fotoğrafları sergilendi ve uluslararası görünürlük kazandı. Yine ODTÜ’nün fotoğraf şenliğinde gösteri ve söyleşi düzenleyen grup, İzmir’de de sergi açarak sesini duyurmaya, omuz omuza verip birlikte sanatla dayanışmaya devam ediyor.

Ayşegül Çıkıncı: Yaşayan Kadınlar olarak biz 10 senedir fotoğraf çekiyoruz. Her kesimden arkadaşlarımız var; emekli, öğretmen, çalışan, ev kadını vb. gibi. Genelde kadına şiddet olayı odağımızda ama bunu farklı şekillerde de fotoğraflarla yansıtıyoruz, bu şekilde anlatmaya çalışıyoruz kadın üzerindeki baskıyı.

Hülya Avdan: Benim için EFSAD’da duyuru yapıldıktan sonra fotoğraf çekmenin anlamı oldu. Yaşayan Kadınlar grubu, konsept belirleyip o konuda fotoğraflar çekmek çok önemli bir hale geldi. Kadın sorunlarını fotoğraf çeke çeke biraz daha fark ettik ve bunu toplumun farklı kesimlerine bir şekilde bunları anlatmak, bu sorunları farkındalık halinde yayılması, daha fazla bilgi olması açısından benim için önemli oldu. Her yıl sergi ya da sunum yapıyoruz, bazıları video şeklinde, bazıları sergi şeklinde.

Melis Batır: 10 senedir bizim misyonumuz hiç değişmedi, her zaman kadınların yanında olmak, bütün sorunları su yüzüne çıkarıp biz de varız ve artık bir yandan da bu isyan gibi bir şeydi bizim için. Fotoğraflarımda da bu tür şeylerden bahsediyorum. Bu sergide de aslında istem dışı evlilik yapmış, yapmak zorunda bırakılmış ve o evin içinde bir şekilde o maskeyle evin her yerin var olan bir kadından bahsediyorum. Çünkü mutlu değil, hayata karşı hiçbir umudu olmayan bir kadın ve her zaman bir şekilde o maskeyi takıp hayatına devam etmek zorunda hissediyor kendini. Buna maruz bırakılıyoruz daha doğrusu. Diğer sergilerimizde de pedofili ile ilgili, LGTBİ bireylerine yapılan şiddetle ilgili, aile içi şiddetle ile ilgi. Aslında genelde bahsettiğimiz konu şiddet ve insanın saygınlığını yitirmesi ile ilgili. Bundan bahsediyoruz tam olarak. Genel misyonumuz da hep bu şekilde oldu.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde yapılan Yüz-leşme sergisinden bahseder misiniz?

Gülbin Özdamar Akarçay: Bu yüzleşmede; her birimiz hem kendimizi hem de toplumdaki eril düzenin bize dikte ettikleri ile yüzleşiyoruz. Bu yüzleşmeyi kimimiz geçmişimizle, bize öğretilenlerle hesaplaşarak, kimimiz şiddeti kanıksayanlara karşı direnç göstererek, kimimiz erkek tahakkümünü içselleştirmiş olanlara ayna tutarak, kimimiz de tüketimin esir aldığı benlikleri temsil ederek yapıyoruz. Yani diyoruz ki; biz bu yüzleşmeyi sadece kendimize değil, izleyicilerin de kendisiyle yapması için farklı yüzleşme temsilleri ile bu sergide varız. OdaArt bize ev sahipliği yaptı zaten sahibi de bizim yaşayan kadınlar grubumuzdan arkadaşımız. Biz maalesef ki, dün bu yaşanılan şiddet olaylarından dolayı bu işleri yapmaya devam edeceğiz, birileri bir şeyleri değiştirene kadar. Bugün 8 Mart, üzgünüz aslında… 8 Mart Dünya Kadınlar Günü çok üzgünüz, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükte olduğu, bütün kadınların eşit bir şekilde yaşama hakkına sahip olduğu, hukuk önünde eşit olduğu, adil bir şekilde kendini temsil ettiği ve bu şiddet canavarlarına karşı hukukun kesinlikle çok ciddi yaptırımlarla bu şiddeti engellediği bir Türkiye istiyoruz. Bunu yapılan her etkinlikte de manifestolarımızla, söylediklerimizle göstermeye çalışıyoruz. Biz asla gözü morarmış, yüzü kanamış kadın göstermek istemiyoruz, bu kanıksanmış bir şey. Bizim derdimiz; kadınların bu toplumda var olduğu, inadına var olduğunu, ötekileştirilse de, dışlansa da, hor görülse de, sokaktan alınıp evine hapsedilse de var olduğunu ve bunu hiç kimsenin engelleyemeyeceğini inadına söylüyoruz.

Özlem Kanat Örneksoy: Gülbin Özdamar Akarçay Küratörlüğünde gerçekleştirdik sergiyi. Sergideki çalışmalarda, bu sefer objektifi kendimize yöneltip kadın olarak bizim yaşadığımız sorunlar üzerinden izleyiciye ayna olup yüzleşmek ve yüzleştirmek istedik.

Ayşegül Çıkıncı: Bu sergimizde de hepimiz, kadına şiddeti ya da kadına baskı olayını anlatmaya çalıştık zaten afişimizde de yazıyor, eril düzenin bize dikte ettikleriyle yüzleşiyoruz. İnşallah başarılı olup mesajımızı verebilmişizdir.

Hülya Avdan: Bu sergide bir sayaç var, web sayfasında da var, o sayaçtan yola çıkarak bir video hazırladım. İlk başta bakıldığında o rakamların ne anlamı var diye bir düşündürüyor. Kadınlar bir sayı, rakam değil ama rakam olarak geçiyor. Bir de o anıt sayacın anlamı şöyle, bunun ne kadar yaygın olduğunu göstermesi açısından önemli. Gittikçe eksiliyoruz, eksilmek istemiyoruz.

Sevgi Kösem: Bugünkü sergimizde de kadınlarla ilgili bir takım sıkıntılar, değişik konularda çalışmalarımız yer aldı. Benim fotoğraflarımda ise; kişisel olarak duygusal, bir takım rencide olmuşlukları işledim ve bunu yansıtmaya çalıştım.

Kadınlar Günü mesajınız nedir?

Gülbin Özdamar Akarçay: 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günümüz kutlu olsun, umarım gelecekte bütün bu kolektif kadın birliktelikleriyle sözlerimizi bir yerlere duyururuz. Bu değişimle birlikte özellikle hukukun önünde daha görünür kılınır bu durum ve biz artık şiddet görmekten, ezilmekten, dışlanmaktan çok yorulduk ve hayatın her alanında varız. Var olmaya da devam edeceğiz.

Özlem Kanat Örneksoy: Hepimiz ayrı ayrı ayrı kar taneleri gibiyiz… Hepimiz birbirimizden farklıyız, dinimiz, inancımız, mezhebimiz ya da mesleklerimiz yaşadığımız çevre… Tek başımızayken eriyip yok oluyoruz ama birlikte bir çığ olabiliriz. Kadınların haklarını gasp etmeye yönelik tüm girişimlere, kadını eve ve aile içine hapseden, siyasetten iş hayatından, sosyal hayattan uzak tutmaya çalışan eylem ve söylemlere karşı biz kar taneleri gelin birlikte çığ olalım, kadın gücünü kadın dayanışmasını ve kadının hayatın her alanında var olduğunu, olabileceğini gösterelim, eyleme geçelim. Böyle kolektif oluşumlarla sesimiz daha gür çıkar. Birlikte omuz omuza dayanışarak aşamayacağımız hiçbir sorun yok.

Ayşegül Çıkıncı: Ben kadınların her alanda etkili olmasını çok istiyorum. Evlenip de kendilerini eve kapatmasınlar, özgürlük güzel bir şey özellikle insanın ekonomik özgürlüğü çok önemli. Tabi her kadın bu şansı yakalayamıyor ama umarım okuyup çalışabilirler, ekonomik özgürlüklerini ellerine alırlar. O zaman hiç kimseye muhtaç olmazlar.

Melis Batır: Bugün var ve kutluyoruz ama aslında her şey insan olabilmekten geçiyor. İnsan olabildiğimiz günler olur umarım çünkü tek umudum insanlığa karşı tek düşüncem bu. Evet, bir kadınım, hayatın genel düzeni içinde zorluklar çekiyorum ve birçok kadın zorluk çekiyor. Ama bu insanın içinde var olması gereken merhametten, vicdandan, empatiye her şey kendimizde var olduğu sürece, her insan için bahsediyorum, zaten böyle hiçbir şekilde ayrımlar kalmayacak.

Hülya Avdan: Kadınlar günü bana göre kutlanması gereken, çiçek dağıtılması gereken bir gün değil. Kadınların sorunlarının konuşulup nasıl çözüm bulunabileceği olmalı. Kutlu olsun diyemiyorum o yüzden… Hayatta olmak, özgür olmak, insan haklarına sahip olmak istiyoruz. O günleri görebilmek için farkındalık yaratmaya çalışıyoruz. Bakalım seneye ne olacak.

Solmaz Mercan: Kadınlar Günü, şu anda bir kutlama olarak yapılıyor ama bence kutlama değil de anma olması gerekiyor. Kimse çiçek, hediye beklemesin, bu bir anma. 128 tane kadının yanarak ölmesiyle başlayan bir anma töreni olması gerekiyor ama maalesef çarpıtılıyor. Ben Kadınlar Günü’nü anma taraftarıyım ve o şekilde düzenlensin istiyorum.

Sevgi Kösem: Umarım herkes hak ettiği değeri bulur. Kadın-erkek diye bir kavram çok yanlış sadece insan olması gerekir ve bu çağda hala bunları konuşuyor olmaktan da çok üzgünüm. Biz Yaşayan Kadınlar olarak özellikle bunun altını çiziyoruz.

Sergi manifestosu

Her birimiz hem kendimizle hem de bu toplumdaki eril düzenin bize dikte ettikleri ile yüzleşiyoruz. Bu yüzleşmeyi kimimiz geçmişimizde bize öğretilenlerle hesaplaşarak, kimimiz şiddeti kanıksayanlara karşı direnç göstererek, kimimiz erkek tahakkümümü içselleştirmiş olanlara bir ayna tutarak, kimimiz de tüketimin esir aldığı benlikleri temsil ederek gerçekleştiriyoruz.

Kendinizle yüzleşmeye hazır mısınız?

Fakat bizim fotoğraflarımızda hiçbir zaman kadını mor gözlü, kanlar içinde göremezsiniz. Çünkü bu tip yaklaşımlar ve görseller aslında o şiddeti meşrulaştırıp normalleştiriyor. Artık “Şiddet” kelimesi kadın imgesiyle birleşti. Çok üzücü. Bir haber başlığı atılacaksa içinde kadın varsa hemen şiddet kelimesinin popülerliği kullanılıyor, bu çok rahatsız edici. Bu anlamda çalışmalarımızda metaforik anlatımlar kullanmaya özen gösteriyoruz.

Oda Sanat Galeri’de gerçekleşen serginin 8 Mart’ta Kadınlar Günü’nde olması keyifli oldu.

Yorumlar (0)
Ayın Anketi Tümü
Yeni Yıl'da Hangi Kararları Alıyorsun?
Yeni Yıl'da Hangi Kararları Alıyorsun?
10
açık