Başarıya Açılan Kapı: Etkin Eğitim Kurumları

Başarıya giden yola adım atmanın tam zamanı! Eğitim aşkıyla dolu bir girişim, sadece hedeflere yönelik bir adım atmakla kalmaz, aynı zamanda geleceğe dair bir vizyonun başlangıcını simgeler. Etkin Eğitim Kurumları, işte bu heyecan verici yolculukta, fark yaratma amacıyla yola çıkmakta. Eğitim, öğrencinin potansiyelini keşfetmesinin anahtarıdır. Biz de bu anahtarı, bilgiyle donanmış, özgüven sahibi ve geleceğe umutla bakan bireyler yaratmak için kullanan Naci Karakuyu ile keşfedelim. Etkin Eğitim Kurumları rehberlikten, teknolojinin gücüne; sosyal etkinliklerden, bireysel gelişime kadar geniş bir yelpazede sundukları hizmetlerle, öğrencileri her adımda destekliyor. Etkin Eğitim Kurumları, enerjisi, deneyimi ve öğrencilere olan tutkusuyla öne çıkıyor. Biliyorlar ki, bugünkü eğitim, yarının liderlerini şekillendirir. Dolayısıyla, her bir öğrencinin potansiyelini açığa çıkarmak, onları donanımlı bireyler olarak yetiştirmek onlar için bir yaşam felsefesi. Haydi, birlikte Etkin Eğitim Kurumları’nı ve Naci Karakuyu’yu detaylı bir şekilde tanıyalım. Etkin Eğitim Kurumları, başarı dolu bir eğitim serüvenine sizi davet ediyor!

EĞİTİM 04.12.2023, 22:57 Muhabir
Başarıya Açılan Kapı: Etkin Eğitim Kurumları

Etkin Eğitim Kurumları’nın kuruluş hikayesini paylaşabilir misiniz?

Kariyer yolculuğumuzda dershanecilik eğitimi 25. yıla yaklaştı. Eğitim yolculuğumuz 2000 yılında dershane açarak başladı. İlk dershaneyi Tavşanlı’da açtım. Sonra Uşak’ta, Aksaray’da ve İzmit’te devam etti bu süreç. Buralarda dershanecilik yaparak eğitim ve öğretim hayatımızı sürdürdük. Zaten benim kendi mesleğim de Rehber Öğretmenliktir.


Eğitim programlarınızda öğrenci gelişimini desteklemek için nasıl bir yaklaşım izliyorsunuz? Etkin eğitim modeliniz hakkında daha fazla bilgi alabilir miyiz?

Rehber öğretmen olduğum için rehberliğin önemi çok farklı benim hayatımda. Bizim zamanımızda rehber öğretmenin ne iş yaptığı da fazla bilinmiyordu. Yeniçağ ile ya da bilgi çağı ile çocukların dikkatini dağıtan, odaklanmasını bozan, bir sürü uyarıcı ortaya çıktı. İşte bu noktada rehber öğretmenler devreye girmeye başladılar ve çocuğun hayatını sistematik olarak düzene sokmada rehber öğretmenlere çok ciddi vazifeler düşmeye başladı. Çünkü anne babalar bu konularda çocuklar üzerinde fazla söz sahibi olamıyor. Biz öğrencinin ders programını yapıyoruz ve aileler bunun evde takibini yapmaya başlıyor. Bu andan itibaren çocuğun hayatına sistematik olarak bir disiplin getiriyoruz ve çocuklara önce öğrenme isteğini aşılıyoruz. Bakın altını çizerek söylüyorum; bir insana ilgi gösterirseniz bilgiyi çok kolay kazandırırsınız. Mesela bir Matematik Öğretmeni, bir Tarih Öğretmeni, bir Türkçe Öğretmeni düşünün; öğretmen önce kendini sevdirsin sonrasında o çocuk o dersi seviyor. Önce ilgiyi uyandırmak lazım, bilgi onu takip edecektir.
Bizim kurumlarımızın temelinde de öncelikli olarak profesyonel ve samimiyetle sunduğumuz ilgi vardır. Baktığınız zaman biz bir danışmanlık firması olarak işe başladık. Danışmanlık firması olarak başladığımızda, ben aynı zamanda NLP eğitimleri ve hızlı okuma hafıza teknikleri eğitimleri verdim. 10 yaştan 60 yaşına kadar öğrencilerim oldu. 60 yaşına kadar olan öğrencilerim içerisinde ilkokul, ortaokul, lise ve üniversite öğrencileri oldu.Doktorlar, mühendisler, avukatlar, öğretmenler oldu. Birçok kademede, birçok gruba farklı farklı eğitimler verdim. Bu süreç ile aslında birçok şehirde eğitim anlamında algı değişiklikleri başladı. Baktığınız zaman Melahat Ünügür, Ahmet Sezer, Milli Zafer gibi Eskişehir’de 50’nin üzerinde okulda eğitimler verdim velilere. Mesela “Benim çocuğum zeki ama başarılı değil” diyor veliler. Niye zeki ama başarılı değil? Çünkü çocuk dikkatini toplayamıyor. Ben 2009’da dikkatle ilgili ilk eğitimlere başladığımda kimsenin gündeminde dikkatle ilgili bir eğitim yoktu, dikkat dağınıklığı vardı, ama psikiyatristlere götürüyorlardı. Ben bununla ilgili çok ciddi eğitim ve seminerler verdim. Veliler şunu fark etmeye başladı; “Evet benim çocuğum zeki ama ders çalışmayı bilmiyor, soru çözmeyi bilmiyor çünkü benim çocuğum odaklanma sorunu yaşıyor.” Bunu fark etmeye başladılar. Önce çocuklar da bu sorunun olduğunu velilerimize anlattık ve aşağı yukarı 20.000, 30.000 veliye bu şekilde ulaştık. Biz bu eğitimleri verirken aslında eğitimin temelini çok iyi kurguladık. Eğitimin doğrusu şu; bir çocuğun yetenekleri keşfedilmeli ve yetenekleri doğrultusunda eğitim verilmeli. Benim yaptığım da buydu. Düşünün 2009’da bir danışmanlık firması olarak Eskişehir’de faaliyete başlayan Etkin Eğitim Kurumları şu anda anaokulu, ilkokul ve ortaokulu ile şehrin en iddialı kolejine sahiptir. Ayrıca ilkokul ve ortaokul kişisel gelişim merkezi ile lise kurs merkezi, aynı zamanda özel ders ve özel mentorluk merkezi bulunmaktadır. Bugün Etkin eğitim Kurumları 200 civarında çalışanıyla  Eskişehir’de ciddi anlamda adını duyuran, eğitimde sözü dinlenen bir eğitim kurumu haline gelmiştir Bu başarının sırrı ise her veliye ve her öğrenciye özel ilgi göstermek lazım ilkesidir. Ayrıca şu anda kurumlarımızda 20’ye yakın rehber öğretmenimizle çalışıyoruz. 

Eğitimin doğrusunu yapmak için çok ciddi anlamda külfetlere katlanıyoruz. 20 tane Rehber öğretmen çok fazla. Millî Eğitim Bakanlığı ise 125 tane öğrenciye bir tane Rehber öğretmen ataması yapacağız diyor. Biz bunu Etkin Eğitim Kurumu olarak yıllardan beri yapıyoruz. Siz 300 tane öğrenciye 1 tane Rehber öğretmen atarsanız o çocukları tanımanız imkânsızdır. O çocuğa faydalı olmanız da imkânsızdır. Onun için rehberlik servisini çok önemsiyorum. Dikkat eksikliğinden dolayı eğitime ihtiyacı olan çocuklara aynı zamanda koçluk eğitimi de verilmeli. Aynı zamanda da çocuk kalabalık sınıflarda dikkatini toplayamadığı için birebir eğitim almalı. Dikkat dağınıklığı sonradan kazanılan bir davranış ise dikkat güçlendirme de sonradan öğretilebilir. Bende de dikkat dağınıklığı vardı ve ben 35 yaşına kadar hayatımı kurgulayamadım. Bir çocukta dikkat dağınıklığı varsa dikkat güçlendirme eğitimini, koçluğu ve birebir eğitimi aynı anda almalı. Bu çocuklar bu süreçte akademik başarısızlık yaşıyorlar. O yaşlara da geri dönemeyeceğine göre geçen yılları çok iyi değerlendirmek lazım. Akademik başarısı zayıf olan çocuklar bu sefer saldırgan olmaya başlıyor dikkat çekmek için. Özgüven problemleri yaşamaya başlıyor, aile içerisinde çatışmalara sebep oluyor. Bunun için bu çocuklara zamanında ve doğru müdahale etmek gerekiyor. Ben bunun çok ciddi bir sosyal sorumluluk olduğunu düşünüyorum. Biz değişirken gelişmeyi ve başarıyı çok önemsiyoruz. Cumartesi günü bizden başka cidden tempolu, yoğun ve zorunlu eğitim veren başka bir kurum yoktur mesela. 

Öğrencilere sosyal-kültürel aktiviteler sağlıyor musunuz?

Türkiye’de 2 tane okul çeşidi var. Bir tanesi akademik başarı üzerine çok fazla giden okullar, diğeri de çocuklara sosyal ve kültürel alanda çok fazla çalışma yapan okullar. Aslında bunun ikisi de gerekli çünkü Türkiye’nin bir gerçekliği var siz bunları göz ardı edemezsiniz. Bir kere akademik olarak başarılı olmak zorundasınız. Her çocuğun kendi ayakları üzerinde durması gerekiyor. Mesela Türkiye’de sanat yapmak için avukat olup sanat yapmanız daha iyi, ya da öğretmen olup sanatla uğraşmanız daha fazla ilgi görüyor. Ayrıca daha faydalı oluyor. Bence bir toplumun karnını doyurmadan sanatla uğraştıramazsınız. Bugün Avrupa’ya bakıyorsunuz, Avrupa’da adamın hiçbir gelecek kaygısı yok, ekonomik sıkıntısı yok. Ekonomi sıkıntısı olmasa bizim ülkemizde de bir sürü insan bir sürü sanat dalında başarılı olur. Bizim çocuklarımız çok yetenekli çocuklar. Özellikle 0-7 yaş ve 7-13 yaş arası çok önemli ya insan gelişiminde, o zaman bu yaşlarda öğrencileri doldurmak lazım bu çok önemli. Zaten bir insan 13 yaşına kadar ne öğrendiyse hayatı boyunca onun ekmeğini yer. Gelişim durmaz ama durmayanlar için durmaz. Ben üniversiteyi bitirdim, okumama gerek yok, kitap okumama gerek yok, kendimi geliştirmeme gerek yok, bir mesleğim var, bir maaşım var, ne gerek var o zaman diyenler çok. Ama ben o öğrencilerde bu ışığı gördüm ve görmeye devam ediyorum. Kendimi de sürekli geliştirmeye çalışıyorum. Bu çocuklara çok ciddi yatırım yapmak lazım. Hiçbir çocuğu küçümsememek gerekiyor. Emin olun akademide başarılı olmayan çocuk tiyatroda başarılı oluyor. 
Sanatta etkin, bilimde etkin, teknolojide etkin, sporda etkin, yabancı dilde etkin yani okulda kaç öğrenci var ise eğilimlerine göre çeşitli alanlarda etkin. Sene başında biz öğrencileri kendi arasında yeteneklerine göre ayırırız. Cumartesi günü eğitimlere tekvandoya gelen var, masa tenisine gelen var, Kick Boks’a gelen öğrenciler var. 40-50 kişi sporda etkin, 30- 40’a yakın öğrencimiz müzik ve resimle uğraşıyor, dramayla uğraşıyorlar. 70-80 tane öğrencimiz yabancı dilde üst düzey. Şu anda 84 tane öğrencimiz B2+ kur seviyesinde. Yabancı dil konusunda Eskişehir’de en iyiyiz, hatta Türkiye’de de zirvedeki kurumlardan birisiyiz. Amerika’da Hong Hong’da vs. bir sürü uluslararası yarışmalarda birincilikler alıyor öğrencilerimiz. Kur sistemi var yani beşinci sınıf öğrencisi de altıncı sınıf öğrencisi de yedinci sınıf öğrencisi ile aynı sınıfta ders alabiliyor seviyesine göre. PQS sınavları ile objektif ve kurumsal olarak seviyelerini ölçüyoruz, yılda 3 defa sınav yapılıyor ve bu sınavlarda çocuğun kuru neyse sınıfı da ona göre belirlenir.  Öğrenmede ilerleme olması lazım. Kendini tekrarlayan bir öğrenme sistemi sadece ve sadece çocukları bıktırır ve öğrenilmiş çaresizlik oluşturur. Mesela bilimde geçen sene robotik kodlama alanında, robot yarışmalarında 2 tane Türkiye 1.’liğimiz var. Girişimcilikte Türkiye 3.’lüğümüz var. Derdimiz şu her öğrencinin yeteneklerini keşfet, ona göre yönlendir. O alanda uzman öğretmenleri görevlendir ve başarılı ol. Bu sebeple ben tüm kurumlarımda kaliteden asla taviz vermedim ve her zaman en doğrusunu ve kalitelisini yapmak için çalışmaya devam ettim, ediyorum.

Eğitim kadronuzu nasıl seçiyor ve geliştiriyorsunuz?

Eğitim kurumunda şunu çok önemsiyorum; birincisi sisteminizi düzgün kurmanız lazım. Sonra da eğitim sisteminize inanmış, sisteminizi yürütebilecek, birikimi yüksek uzman kadrolara ihtiyaç var. Bizim de eğitim sevdalısı, işini becerebilen, öğrencinin derdiyle dertlenen çok fazla arkadaşımız var. Kadronun yarısı nereden baksanız 8-10 yıllık çalışanlarımızla dolu ki kurumumuz 15 yıllık. Bu işini ve çocukları çok seven insanlarla yolunuza devam etmeniz lazım. Öğretmen alımını kesinlikle sınav ve mülakatla yapıyoruz. Her adayımızın demo dersini kaliteli bir jüri ile dinliyoruz. Aldığımız öğretmenler, aldığımız personeller ile uzun yıllar çalışmayı planladığımız için bu şekilde davranıyoruz. 
Bizim işimiz çok tertemiz bir iş, naif bir iş, insan hayatına dokunuyorsun. Kısacası kadromuzu da bu şekilde kuruyoruz. Öğretmen refahını da önemsiyoruz. Mesela bizde piyasaya göre %20 kadro fazlalığı vardır ve özlük haklarımız piyasanın üstündedir. Ciddi maliyetler ama kaliteden asla taviz vermeyeceğiz. 

Teknikleriniz ve modülleriniz hakkında bilgi verebilir misiniz? (Kütüphane, mentorluk sistemi ve ETGEM gibi)

Ben bütüncül eğitime inanan bir eğitimciyim. Bir çocuğu, bir öğrenciyi ele aldığınızda bütüncül bir eğitim vermeniz lazım. Parça parça eğitimle hedefe ulaşamıyorsunuz. Öğrenciyi alıyoruz kurs merkezlerimizde ve aynı zamanda okulumuzda etkin ve tam öğrenme modeli ile gündüzleri eğitimlerimizi görüyoruz, çocuğa kütüphane hizmeti veriyoruz. Az önce söylediğim gibi kadronuz uzman ve tecrübeli olacak. Çocuğa ders çalışma imkânı sağlayacaksınız. Öğrenciler gelsin orada sakin ortamda çalışsın, sorularını öğretmenlerine sorsunlar diye bir de gece okulumuz var. Öğrenci montörleri tarafından akşamları da takip edilir. Çocuklar tek tek analiz edilir. ihtiyaçları doğrultusunda veliler ve öğrenciler yönlendirilir. Kimisine dikkat eğitimi verilir, kimisine işte gerekiyorsa lokal olarak şu konuyu anlatın deriz. Tam gün eğitim modeli tam da bu şekilde. Çocuğun psikolojisi bozuktur, annesi babasıyla sıkıntı yaşamıştır, çocuk bilgisayardan ya da telefondan ayrılamıyor. Siz buna müdahale etmeden çocuğu dersin başına oturtamazsınız. Bunları anlatıyorum ama bunları yapmak hakikaten çok zor. Bir insana davranış değişikliği oluşturmak atomu parçalamaktan daha zordur diyor Einstein. Ben bir anne baba okulu yapıyorum. Veliler sürekli çocuklarından şikâyet ediyorlar. Dedim ki 20 gün boyunca dişlerini sağ eli ile fırçalayanlar sol, sol eliyle fırçalayanlar da sağ eliyle fırçalayacaklar. 20 gün sonra sordum anne-baba okulunda. Ne yaptınız? Kaç kişi başardı bunu? Dedim. Sadece 3 kişi yapmış. 17 tanesi unutmuş. Alın size bir sosyal deney. O zaman çocuklarınıza biraz anlayış göstermek lazım. Bu eğitim işi sabır işidir.

Kurum ve veliler arasındaki iletişim ve işbirliği nasıl sağlanıyor?

Bizim okulda aylık toplantılarımız ve sürekli bireysel veli görüşmelerimiz var. Veliler ile ne kadar sıkı bir ilişki kurarsanız, o kadar başarının yolunu açmış ve velinin desteğini almış oluyorsunuz. Velileri çok önemsiyorum. Veli ne kadar çok okula ya da kuruma destek verirse o kadar hızlı mesafe kat ediyoruz. Çünkü buradan çıktıktan sonra evde çocuğu biz görmüyoruz. Anne-baba ilişkisini çok önemsiyoruz. Velilerimize atölyeler açıyoruz. Mesela bu hafta resim atölyesi vardı, geçen hafta masa tenisi turnuvası düzenledik, yemek atölyeleri kuruluyor ondan sonra anne-baba okulları açılıyor.

Gelecekte kurumunuzun eğitim vizyonu ve hedefleri nelerdir?

Biz inşallah Eskişehir’de Türkiye’nin en donanımlı, yeşil bina teknolojisine sahip, gri su sistemi bulunan, güçlü dijital alt yapısı ile örnek bir kampüs kurmayı planlıyoruz. Eskişehir’de anaokulu, ilkokul, ortaokul ve özellikle de lisede daha kapsamlı, daha büyük, daha işlevsel bir okul açacağız. Tabii ki bir eğitimcinin en büyük hayali Türkiye’de bir üniversite sahibi olmak, bir vakıf kurmak. 1.000 tane öğrenci okutmak istiyorum. Üniversiteli okutmak istiyorum, liseli okutmak istiyorum, ihtiyacı olan çocuklara yardımcı olmak istiyorum ve ben bu 1.000 öğrenciyle network oluşturmak istiyorum. Birbirlerinden faydalansınlar istiyorum. Bir vakıf kursak ve bu vakıfta her sene gerçek ihtiyaç sahibi olan -cemaat, tarikat olmadan, olmak zorunda olmadan- bu çocukları bir araya getirsek. Network kurmak şu anda paradan daha önemli. Öğrencinin birisi New York’ta bir tanesi Van’da birbirlerine işi düşecek, birbirlerine çok rahat ulaşabilecekler, bir araya gelecekler, birlikte iş kuracaklar. Birbirlerinin hayatlarını kolaylaştıracaklar, müthiş bir şey. Onun için en büyük hayallerimden bir tanesi bu tabii ki. 
Türkiye’nin gelişmesi ilerlemesi için, dünyada sözünün geçmesi için gençlerimize çok ciddi yatırım yapmamız lazım. Her sene ilkokula başlayan 1500-2000 üstün zekâlı çocuklara sahip çıkmak lazım. Her sene 1500-2000 tane öğrenci okula başlıyor ve 12. sınıfa kadar 20.000 öğrenci yapar. Bu çocukları alsan, yetenekleri doğrultusunda yönlendirsen, onlara özel okul kursan, özel eğitmenler versen mesela… Kimisi uçak yapmak için, kimisi nükleer, kimisi tıpla uğraşsa Türkiye’nin önünde kim durabilir? Üstünler üniversitesi açmak lazım, üstünler lisesi açmak lazım. Bunları belli bölgede toplayacaksın ve bu çocukları teknolojiyle buluşturacaksın. Ülkenin geleceği de ancak eğitim ile değişir. Bir de eğitim, toplumdaki sınıf farklılıklarını ortadan kaldıran en büyük araç. Bir toplum ancak eğitimle değişir başka türlü değiştiremezsin. İlla birisinin şemsiyesi altına girince varlığını sürdürebilen bireyler ülkeye çok zarar veriyor. Kendi aklını kendisi kullanabilen bireyler yetiştirdiğiniz zaman kendi kararını kendisi veriyor sonuç itibari ile. Aklını eğitmiş, kalbini eğitmiş, duygularını eğitmiş bir insan topluma çok fayda sağlar. Bu nedenle kalp, duygu ve akıl eğitimini çok önemsiyorum. Bizim eğitim ve öğretimin aslında olması gereken şekli bu. Duyguları da eğiteceksin aklı da eğiteceksin. 
Eğitime dair her detayın en iyisini en kalitelisini yapmaya çalışıyoruz çünkü ben okulu seviyorum, ben eğitim sektörünü seviyorum.

Yorumlar (0)
Ayın Anketi Tümü
Yeni Yıl'da Hangi Kararları Alıyorsun?
Yeni Yıl'da Hangi Kararları Alıyorsun?
10
açık