Ürdün

SEYAHAT 24.05.2023, 16:27 Muhabir
Ürdün

Hazırlayan : Banu SİYAHİ 

Sabah güzel otelimizdeki kahvaltının ardından otelin oldukça küçük plajına gidiyor ve etrafı keşfediyoruz. Beyaz bir kum ve çok güzel görünen bir deniz bu yılın ilk denizine adım atarken şaşırıyorum, su oldukça serin. Bir süre sonra tabii ki alışıyor ve Ürdün’de denizin tadını çıkarıyoruz. 

Öğle saatlerinde otelden Unesco Dünya Kültür ve Doğa Mirasları listesinde bulunan Wadi Rum’daki kampımıza gitmek üzere hareket ediyoruz. Önce alışveriş ve yemek için Aqabe şehrine gidiyoruz. Tur boyunca Ürdün Dinarına ihtiyacımız olacak. Kampta içmek üzere isteyenler içkilerini alıyor. Serbest öğle yemeğinde tavsiye edilen, Shawarma pideye sarıldığı için ekmek yemeyen bana Kuzu pirzola daha güzel göründü. Shawarma (Şavurma) tavuk, hindi veya sığır etinin pişirilip, lavaş içine sarılarak sunulan Ürdün’ün meşhur yemeği. Yeri gelmişken Ürdün’de ne yenir derseniz tabii ki falafel, humus herzaman heryerde karşınıza çıkacaktır.  

Otobüsümüzle Wadi Rum’da kalacağımız kampa 2 km kala kuma saplandık, yol görünmüyordu bile. Ben şöförün böyle bir hata yapmasını doğrusu anlamadım. Meğer kumullar rüzgarla beraber her gece, yer değiştirdikleri için yolun kaybolması ve arabaların kuma saplanmasının olağan olduğunu öğreniyoruz.  

Mazayen Rum Kamptan bizi almaya geliyorlar. Beyaz balon görüntüsündeki ilginç odalarımıza yerleşmenin ardından, jeeplerle safarimize başlıyoruz. Wadi Rum’un derinliklerine doğru ilerlerken hep söylenen sonsuzluk hissine kapılıyorsunuz gerçekten. Ufukta birbirini takip eden sonsuz kumullar ve sessizlik. Boşluğu seyrederken insan derin ama mutlu düşüncelere dalıp öyle seyretmek istiyor.

Yol boyunca Khal, İn Kanyonu ve Casus Lawrance’in evini görüyoruz. Ülkenin en büyük vadisi kabul edilen Wadi Rum yani Ay vadisi Red Planet filminde Mars yüzeyi olarak gösterilmiş. Wadi Rum’da 1962 yılında 7 Oskar ödüllü Arabistanlı Lawrence filmi çekilmiş ve bu kumullar bir çok film setine malzeme olmuştur. Mars, Red Planet, Transformers bu filmlerden bazıları.  Kızıl kumulları, petroglifleri (kaya üzerine yontulmuş arkeolojik resim) ile Wadi Rum UNESCO Dünya Mirası Listesi’ndedir. Kayalar üzerine çizilmiş olan resimler o dönemde kervanlara yol göstermek amacı ile yapılmış. Lawrence’ın kaya üzerine oyarak yaptığı kendi, sevgilisi ve Prens Abdullah’ın resimlerini görüyoruz. 

Thomas Edward Lawrance 1888-1935 ylları arasında yaşamış arkeolog, casus, diplomat ve yazardır. Birinci dünya savaşı sırasında Osmanlı İmparatorluğuna karşı Arap ayaklanmasWında ve İngilizlerin zaferi ile sonuçlanan Suriye-Filistin cephesinde etkili bir rol almıştır. Ünlü İngiliz casusun yaşadığı bölgeyi görüyoruz, evinden ancak bir kaç taş geriye kalmış. Ölümüde yaşamı kadar şaibeli olan Lawrence 46 yaşında motorsiklet kazasında hayatını kaybetmiştir. Bedevi çadırında odun ateşinde hazırlanan çaylarımızı içtikten sonra yolumuza devam ediyoruz. Sıra develerle safariye geldiğinde çokta istekli değilim, hep rahatsız gelir bana, ama guruba uymak için katılıyorum. Bu sefer ilginç bir şekilde keyif alıyorum, herzaman denemek lazım, bir kere hoşlanmadım diye vazgeçmekle birşeyler kaybedebiliyor insan. Develerden kampımıza yakın bir yerde iniyor ve kumullar üzerinde yürüyerek gün batışını seyredeceğimiz konumda  beklemeye başlıyoruz.  Çölde gün batışları aslında muhteşem olur, bizim şansımıza malesef güneş pusun arkasında kayboldu.

Kampta yapılan kuyu kebabının kuyudan törensel bir şekilde çıkarılıp açılışı ile akşam yemeğimizi alıyoruz. Günün kavurucu sıcağından sonra, serinlemiş havada yıldızların altında sohbetin tadına doyamadık. Odalarımıza giderken bu günün en güzel anı yıldızları doyasıya seyretmekti. Hayatımızda belki bir kaç kere yaşayabileceğimiz bu anın doyasıya tadını çıkarmak istiyorum. Pırıl pırıl yıldızlarla bezenmiş bir gökyüzü, sessizlik ve sonsuzluk. 

Sabah balon çadırlarımızda uyanmanın heyecanı ile kahvaltıya gidiyoruz. 

Çadır ama içinde kliması, tuvalet ve banyosuyla bir otel odasında gibisiniz. 

Lut gölüne doğru yola çıkıyoruz. Yol üzerinde Osmanlı döneminde 1900-1908 yılları arasında, Sultan II.Aldülhamit’in emri ile inşa edilen Ünlü Hicaz Demiryolunun geçtiği Wadi Rum İstasyonunu görüyoruz. Türk bayrağının dalgalandığı eski bir vagon ile fotoğraf çekmeden olmaz. Hicaz Demiryolu hala kullanılıyor, ancak yolcu taşımak için değil, ülkenin en önemli doğal kaynağı olan fosfatın taşımasında kullanılmaktadır.

Madaba’da bulunan St George Ortodoks Kilisesini ziyaret ediyoruz. Kilise zemininde bulunan Dünyanın en eski Orta Doğu haritalarından biri bulunmaktadır. MS 6. yüzyıldan kalan harita Filistin’den Mısır’a kadar İncil’de bahsedilen alanları tasvir etmektedir. Kilise gezimizin ardından Medeba’da öğle yemeği molasında şehri geziyor ve ardından seramik atölyesi ziyaretinde bulunuyoruz. Ürdün kuzey ve güney bölgesinde akdeniz ılıman iklimine hakim, ancak geri kalanında çöl iklimi hüküm sürer. Bolca yağmur ve kar almasına rağmen verimsiz toğrağı ile oldukça çoraktır. Yaz döneminde sıcaklığın 49 dereceye çıktığı görülürmüş. En büyük gelir kaynağı turizm olması sebebiyle, turistlere özellikle çok iyi davranıyorlar. Az miktarda petrol ve doğal gaz rezervleri bulunmaktadır. Maden kaynakları ise fosfat, potaş ve şist yağıdır. Sınıra yakın bölgelerde ihtiyacından 3 kat fazla elektrik üreten Ürdün, Filistin, Suriye ve Mısır’a elektirk satıyor. Ürdün’un denize tek bağlantısı akabe körfezindeki sahil sınırı 7 km kadardı. Sudi Arabistan’a çöl arazisi satarak sahili 24 km’ye çıkardı. Ancak sattığı çöl arazisinde Arabistan, şimdi petrol bulup çıkartmaktaymış ne yazık ki. 

Yazımızın devamına web sitemizde bulunan içeriklerden takip edebilirisiniz.

Yorumlar (0)
Ayın Anketi Tümü
Yeni Yıl'da Hangi Kararları Alıyorsun?
Yeni Yıl'da Hangi Kararları Alıyorsun?
10
açık